Demek istediğim Ray'in kendisi için özel olan birini bulduğu için şanslı olduğuydu. | Open Subtitles | أنا فقط عَنيتُ الذي راي كَانَ محظوظَ في الحقيقة بأنّ وَجدَ ذلك شخص ما الخاصِّ لَهُ. |
Bazen bu işte, iyiden ziyade şanslı olmayı yeğliyorum. | Open Subtitles | تَعْرفُ، أحياناً، في هذا الشغلِ، أنا أُفضّلُ أَنْ أكون محظوظَ مِنْ جيدِ. |
Ama arabana aldığın kız o kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | لَيسَ محظوظَ جداً ل البنت الشابة كَانَ عِنْدَكَ في سيارتِكَ. |
Eğer ayrılırsanız bunun yarısını kazanırsanız kendinizi şanslı sayın. | Open Subtitles | إنفصلْ، أنت سَتَكُونُ محظوظَ لكَسْب النِصْفِ ذلك، جَمعَ. |
Belki de çok da şanslı değilsiniz çünkü sizi burada bırakıyorum, Bay Wahoo Waturi. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا أنت لَسْتَ محظوظَ جداً... ... لأنىسَأَتْركُكهنا ، سّيد واهو واتورى. |
Bağlanmaktan korktuğunu ya da onun şanslı olduğunu gösterir. | Open Subtitles | lt يُمْكِنُ أَنْ يَعْني بأنّه عِنْدَهُ a خوف إلتزامِ أَو هو يُمْكِنُ أَنْ يَعْني بأنّه فقط محظوظَ. |
Çok şanslı olmalıyım. | Open Subtitles | أنا يَجِبُ أَنْ أكُونَ محظوظَ جداً |
Tabii ki, sen şanslı olabilirsin. | Open Subtitles | بالطبع، أنت قَدْ تَكُونُ محظوظَ. |
Babam şanslı olduğumu söylüyor. | Open Subtitles | أَبّي يَقُولُ بأنّني كُنْتُ محظوظَ. |
Mike bu kadar şanslı değildi, değil mi? | Open Subtitles | مايك ما كَانَ محظوظَ جداً، أليس كذلك؟ |
O kadar da şanslı değilsin, Pierre. | Open Subtitles | لَيسَ محظوظَ جداً، بيير. |
-Todd öyle bir kız bulduğu için çok şanslı. -Ben öyle demek istemedim. | Open Subtitles | - (تود) يَجِبُ أَنْ يَكُونَ محظوظَ جداً للحُصُول عليها. |
şanslı olduğunu bil. | Open Subtitles | إعتبرْ نفسك محظوظَ. |
Sicilimi düşünürsen hafta sonları onunla iki saat geçirince kendimi şanslı sayıyordum. | Open Subtitles | بسجلِي... أنا كُنْتُ محظوظَ إذا أنا يُمْكِنُ أَنْ أَراها a ساعات زوجِ كُلّ عطلة نهاية إسبوع. |
Sam, sen çok şanslı birisin! | Open Subtitles | سام، أنت رجلَ محظوظَ واحد! |