Boyundaki izden silahı bulmak için izleri tersine çevirirken çıkmaz bir noktaya geldik. | Open Subtitles | ما الذي نبحث عنه لقد وصلنا إلى نهاية مسدودة بمحاولتنا عكس سرد الأمور |
Ondan bir şey çıkmaz görünüşe göre daha derinlere inmeliyiz. | Open Subtitles | إنها نهاية مسدودة ، يبدو اننا نحتاج البحث بشكل أعمق |
Nereye gideceği belli olmayan bir yolda çıkmaz bir muhabbetti bu. | Open Subtitles | ها ها كانت هذه نهاية مسدودة للحديث في طريق لا ينتهي |
Evet, sanırım baca tıkanmış ve bende ateş yakmayı planlıyordum. | Open Subtitles | نعم، تبدو المدخنة مسدودة وكنت أريد أن أشعل النار |
Kamyoncular grevde. Bütün yollar kapalı. | Open Subtitles | ـ اضرب سائقي الحافلات عن العمل، وكل الطرق مسدودة |
Bu tartışmalar konuşmanın çıkmaz sokakları. Döner kavşaklar veya trafik tıkanıklıkları, kilit noktaları. | TED | نهايته مسدودة. إنه طريق دائري أو زحمة أو توقف مروري في الحديث. |
Sık sık duvara tosladığımı biliyorum ki bu duygunun tarifi mümkün değil, ama babam çıkmaz yol diye bir şeyin olmadığını iddia eder. | TED | أعلم أنني أصطدم بجدران يصعب تسلقها تماما، لكن أبي أصر أنه ليست هناك طريق مسدودة. |
İnsanlar tıkanıp kalmazlar. çıkmaz yollarda enerjilerini harcamazlar. | TED | الناس لا تتعطٌل. إنهم لا يهدرون الطاقة في طرق مسدودة. |
Kahretsin, çıkmaz yol. Türkler duvarı örmüş olmalı. | Open Subtitles | تبا انها نهاية مسدودة الأتراك لا بد وأنهم قاموا بسدها من اعلى |
Burası çıkmaz sokak ve hiçbir şey yok. Bunun nesi iyi? | Open Subtitles | إنها نهاية مسدودة وليس هنا أي ملجأ ماذا جيد جداً في هذا؟ |
Genellikle bir çıkmaz veya bir kanal var. | Open Subtitles | في أغلب الأحيان هناك نهاية مسدودة أَو قناة. هو لَيسَ بعيدَ. |
Bazı cevaplar arıyorum ama tek bulabildiğim çıkmaz sonlar. | Open Subtitles | حاولت الوصول لأية أسباب, وكل ما وصلت إليه, نهايات مسدودة. |
Eğer bu kadar yetenekli isen "çıkmaz Sokak Presleme" de ne arıyorsun? | Open Subtitles | إذا أنت غير طبيعى أي أنت تعمل في العمل في نهاية مسدودة ؟ |
Koroner arteri neredeyse tamamen tıkanmış ve karaciğerine çok kötü davranılmış. | Open Subtitles | شرايينه التاجية كانت مسدودة تماماً و كبده يظهر إشارة على سوء الإستعمال |
Dönüştürücüler tıkanmış. Sinyal ulaşamıyor. | Open Subtitles | المحولات مسدودة الإشارة لا يمكنها العبور |
Üzgünüm, yollar kapalı. Herkes törene gidiyor. | Open Subtitles | أنا آسف فالطرق كلها مسدودة الجميع ذاهب للمهرجان |
Normalde buna hastanın bağırsağının tıkalı olması derdim ama eminim çok gerçekçi bir tespitle cevap vereceksin. | Open Subtitles | عادةً أقول أنه يشير إلى أن أمعاء المريض مسدودة لكنني متأكد أنه لديك تفسير أقوى |
Görünüşe göre abisi yapmamış. Dolaptaki epitel hücrelerden de bir şey çıkmadı. | Open Subtitles | يبدو أنّ الأخ ليس الفاعل، والخلايا الطلائية من الخزانة نهاية مسدودة. |
Evet? Somalili korsanlarla yapılan pazarlıklar tıkandı. | Open Subtitles | المفاوضات مع الخاطفين الصوماليين وصلت طريق مسدودة |
Diğer taraftan da adam hep morukmuş. çıkmaza girdik gibi görünüyor. | Open Subtitles | ما عدا الحقيقة بأنّ هذا الرجل دائما رجل، هذه تبدو مثل نهاية مسدودة. |
Ağzı kapanmış gibi. | Open Subtitles | يبدو انها مسدودة |
Öyle. Eğer tezinde çıkmaz sokağa girdiyse, veya geç kaldıysa, yani, olabilir. | Open Subtitles | بالتأكيد، فلو أنه وصل لنهاية مسدودة أو أنه قد تأخر في إطروحته، أعني لربما ذاك |
Dün kapatılmış bomboş bir hesapla sonuçsuz kalırsınız. | Open Subtitles | ستجدين بأنها نهاية مسدودة بحساب مخفي تمّ قفله البارحة |
Tıkanık bir boruyla ilgili yardımın gerek. | Open Subtitles | أريد بعض المساعدة في أنبوبة مسدودة |
Pencere örülmüştü Bob! | Open Subtitles | النافذة كانت مسدودة يا بوب! |