Bu hayatta bir şeylere anlam katan tek şeydir aşk. | Open Subtitles | فالحبّ هو الشيء الوحيد الذي يسبغ معنىً على هذه الحياة |
Kişisel varlığımızın evrende bir anlam ifade ettiğine dair işaretler arıyoruz. | Open Subtitles | ولكل علامة تشير الى أن وجودنا ذو معنىً خاصٍ بالنسبة للكون |
Bir zamanlar onu matematiğe çağıran, ve hayatına ve çalışmasına anlam kazandıran o gizli sese | Open Subtitles | ذلك الصوت الخفي، الذي دعاه ذات مرة إلى الرياضيات، وأعطاه معنىً لحياته وعمله، |
Müzik bestesi gibi, hayata anlam verir ve bize, bilinmeyeni bilme imkanı verir. | Open Subtitles | مثل التأليف الموسيقي، إنّها تعطي معنىً للحياة بيننا وإمكانيّة معرفة المجهول. |
Hayır, bu suç mahallinden öte bir şey. Bize gösterdiği her şeyin bir anlamı var. | Open Subtitles | كلاّ، إنّها أكثر من مجرّد مسرح جريمة، لكلّ ما يرينا إيّاه معنىً |
Katilin kurbanlardan bağımsız bir takıntısı mı vardı yoksa her şeyin altında çok daha derin bir anlam mı var? | Open Subtitles | ألدى القاتل هاجس عشوائي، أو أنّ هناك معنىً عميقاً خلف كلّ هذا؟ |
Bundan bir anlam çıkaracaklar ve bu onlara ta en başında verecekleri kararı vermelerinde yardımcı olacak. | Open Subtitles | سيعثرون على معنىً ما منه، وهذا سيساعدهم على اتخاذ القرار الذي كانوا سيتخذونه منذ البداية. |
İkinci nesil bir kaçak ajan her şeyi değiştirebilir ve doğru çocukla olursa, çocuğun hayatına bu ülkede asla alamayacağı bir anlam ve amaç verebilir. | Open Subtitles | الجيل الثاني من الغير شرعيين قد يغير كل شيء وللطفل الصحيح قد يعطي هذا الأمر معنىً لحياتهم وهدفاً |
Vay, benimle sevişmenin hayatına bir anlam katması koltuklarımı kabarttı. | Open Subtitles | أنا أشعر بالإطراء لأنك تظن أن ممارسة الحب معي قد منحت حياتك معنىً |
Artık aşık olabilirdim, sana olan duygularımı yaşayabilirdim, çünkü o kadın için yaptığım şey hayatıma bir anlam kazandırdı. | Open Subtitles | أمكنني أن أضاجع، وتمكنت من مبادلتك المشاعر، لأن فعل ذلك خدمة لتلك المرأة منح لحياتي معنىً |
Ancak ben tüm bunların altında daha derin bir anlam yattığını düşünüyorum. | Open Subtitles | ولكنني أعتقد أن هناك معنىً أكثر عمقاً تحت كل ذلك. |
başlarına gelen şeylerde bu kadar anlam bulmaları çok şaşırtıcıydı. Daha sonra, çocukları olanların sahip oldukları çocukları hatalarına rağmen ne kadar çok sevdiklerini düşündüm. | TED | اعتقدتُ أنه كان مفاجئًا كيف كان لكل هذه العائلات أطفالاً مع كل هذه المشاكل، مشاكل كانو سيفعلون أي شيء لتجنبها، وأنهم جميعًا قد وجدوا معنىً عميقًا بتجربة الأبوة تلك. |
Biliyorsunuz duvar çoğunlukla --- bu ilk yüzdür ve bu da ikinci, ve üçüncüsü de orda ve her biri ayrı bir anlam oluşturuyor. | TED | تعلمون أن الجدار أشبه بـ ... هذه القشرة الأولى, و هذه الثانية, و هناك ثالثة و كلٌ منها تحدث معنىً. |
Yola koyuldu. "Vur-kaç"a yepyeni bir anlam katarak... | Open Subtitles | مُعطية معنىً جديداً لمُصطلح "الإصطدام والهرب". |
Adam deli olabilir ama her şeyi planlayarak yapıyor. Yaptığı her şeyin altında bir anlam yatıyor olabilir. | Open Subtitles | قد يكون هناك معنىً في كلّ ما يفعله |
"kadın gibi dövüşüyorsun" deyimine yeni bir anlam getirdi. | Open Subtitles | " لكنها تعطي معنىً جديداً لمقولة " أنت تقاتلُ كفتاة |
Ne kadar derin bir anlam içerdiğini anlayabilir misin bilmiyorum. Lee Kyu Won! | Open Subtitles | لا أعلم إن كنت ستتفهم معنىً عميقاً كهذا |
Sizinde bildiğini gibi, Sayın Vali Amerika'nın Kızlar ve Erkekler kulübü benim için özel anlam ifade etmektedir esasen çünkü- "Etmektedir" mi "ediyor" mu? | Open Subtitles | كما تعلم، أيها المحافظ ملاهي الفتية والفتيات بأمريكا لها معنىً خاص بالنسبة لي، قبل كل شيء لأنه... |
Bizim gibi insanlar için zamanın çok farklı bir anlamı var, öğreneceksin. | Open Subtitles | أترى، ستكتشف أن الوقت لديه معنىً آخر تمامًا للأناس مثلنا |
Grateful Dead'in Gabriel için özel bir anlamı var. | Open Subtitles | "لـ "فرقة الأموات الممتنون معنىً خاصاً بالنسبة لـ (جبريل) |
Görünen o ki profesyonel basketbolcu Tony Dane Fransız deyimine yeni anlamlar katıyor. | Open Subtitles | يبدو أنّ لاعب كرة السلة المحترف (توني دين) يعطي معنىً جديداً لمصطلح الشذوذ |