Üç yıl sonra -- çok uzun süren programlama, diğer öğrencilerle laboratuvarda yapılan çalışmalar -- Kismet insanlarla etkileşime hazırdı. | TED | و هكذا بعد ثلاثة سنوات الكثير من البرمجة العمل مع طلاب اخرين في المختبر كيسميت كان مستعدا للتفاعل مع الناس |
Yalnızca fikirlerini onayladığımız insanlarla iletişim kuruyoruz ve sosyal medya sayesinde kalanları susturabiliyor, takip etmeyi bırakabiliyor ve engelleyebiliyoruz. | TED | نحن نميل للتواصل مع الناس الذين يتفقون معنا، وبفضل وسائل التواصل، يمكننا إخراس، وعدم متابعة ومنع أي شخص آخر. |
Fakat oraya gidip insanlarla görüştüğümüzde ve hatta iç dökümanlara baktığımızda, şimdi diyorlar ki sadece beş adet yapacaklar. | TED | وعندما وصلنا هناك وأجرينا مقابلات مع الناس ونظرنا في الوثائق الداخلية، إنهم يقولون الآن أنهم سيقومون ببناء 5 تقريبًا. |
Umarım senin yaşına geldiğimde insanlara karşı daha nazik olurum! | Open Subtitles | أتمنى أن أكون ألطف مع الناس عندما أكون في عمرك |
İnsanlarla aram pek iyi değil. | Open Subtitles | هممم وحتى أنني غير جيد بالتعامل مع الناس |
Onlar insanlara iyi davranmaz. Kredi kartlarına iyi davranırlar. Tamam. | Open Subtitles | المحال لا تتعامل مع الناس انها تتعامل مع كروت الائتمان |
Dışarı çıktım, ve gerçekten mucizevi birşey oldu bana ...bu hava filtrelerini almak için kuzeye yürürken, ...sokaklar tamamen insanlarla hareketliydi. | TED | ومشيت، وحدث لي هذا الشئ المعجزة بينما كنت أمشي شمالاً لشراء فلتر الهواء، وهو أن الشوارع كانت مفعمة بالحياة مع الناس. |
Ve böylece insanlarla bunun hakkında tartıştım, tartıştım ve tartıştım. | TED | و لذلك فقد كنت أتجادل مع الناس حول ذلك، باستمرار. |
Tonkin'in kör olası körfezinin açıklarında yüzerken, insanlarla irtibat kurmak epeyce zor. | Open Subtitles | من الصعب جدا التواصل مع الناس عندما تكون عائماً في خليج تونكين |
İnsanlarla iletişim kurmak istiyorum. Bir doktor insanlarla en savunmasız anlarında buluşur. | Open Subtitles | أريد أن أتواصل مع الناس الطبيب يتفاعل مع الناس فى أحلك ظروفهم |
Artık insanlarla konuşmam da mı yasak? Elbette değil, hayatım. | Open Subtitles | اذا لم يعد مسموحاً لي بالتكلم مع الناس بعد الآن |
İnsanlarla çok iyi anlaşırım ve roledeks nasıl çalışır çok iyi bilirim. | Open Subtitles | لذا أنا أجيد التعامل مع الناس للغاية أعرف كيف أتعامل مع الفهارس |
Çünkü günümüzde önemli olan, sevdiğimiz insanlara karşı dürüst olmak. | Open Subtitles | لأنه كوني صادقة مع الناس الذين أحبهم هو محور اليوم |
Öyle oturup düşündüğüm söylenemez ama insanlara karşı nazik olmayı severim. | Open Subtitles | ليس بالضرورة اليوم بطوله لكني أحب أن أكون لطيفة مع الناس |
Ben Yay burcuyum yani insanlarla aram hep iyidir. | Open Subtitles | برجي هو القوس , مما يعني أنني جيدة جدا في التعامل مع الناس |
Ama zihninden daha önemli olan şey insanlara dokunan ruhundur. | Open Subtitles | ولكن الأهم من عقلك هو روحك التي تتعامل مع الناس |
Hayatımdaki insanlar ile gerçekçi olmak konusunda cesur hâle geldim. | TED | أصحبتُ أكثر شجاعة حول كوني حقيقية مع الناس في حياتي. |
Belki, biraz merhametli olabilirsiniz tasarruflarını soyduran yaşlı insanlar için. | Open Subtitles | انا اسف جدا ربما يمكنك التعاطف مع الناس الذين أبيدت مدخراتهم التي جمعوها طوال حياتهم |
Cambridge'de, evimden binlerce mil uzakta, dizüstü bilgisayarımla herhangi bir insanla olduğundan daha fazla zaman geçirdiğimi fark ettim. | TED | وفي كامبريدج بعيدا عن منزلي بآلاف الأميال، أدركت أني أقضي وقتا أكبر أمام حاسوبي مما كنت أفعل مع الناس. |
Ve burada da, biz teknolojiyi kullandık, ama sosyal platformun yapacağı insan ağı şeklinde değil. | TED | وهنا أيضا، قمنا باستعمال التكنولوجيا، ولكن ليس للتواصل مع الناس بنفس طريقة البرنامج الإجتماعي. |
Bence, her şey insanların bunun bir ayrım noktası olduğunu anlaması ile başlıyor. | TED | ولكن أعتقدُ أنها تبدأ مع الناس الذين يدركون أن هذه هي نقطة التحول. |
İnsanlarla arası iyi olan biri. | Open Subtitles | سياسي خلف الكواليس، أو محامي أو يُصلح أموراً النوع الذي يكون طيباً مع الناس |
Hastane bekleme odalarındaki ve konforlu ofislerdeki insanları ziyaret ettim. | TED | لقد زرت مع الناس في قاعات الانتظار بالمستشفيات والمكاتب الفخمة. |
Dışadönüklülük ve uyumluluğun ikisi de başkalarıyla iyi çalışabilmeyi iletir. | TED | ويفضي كل من الانبساط والقبول للعمل بشكل جيد مع الناس. |
Bu konuda insanlar üzerinde bir deney yapmaya karar verdim. | TED | لذا فقد قررت أن أقوم بتجربة هذا مع الناس. |