Sanırım bu sözlerimden aşırı korumacı bir abi olduğumu anladınız. | Open Subtitles | أظن هذا ما تحصل عليه لكونك أخ كبير مفرط الحماية |
Böylece, doğrusallaştırılmış caddeler, 90 ve 45 dereceli köşeler, ama aynı zamanda aşırı derecede coğrafik çarpıtma da bu haritada mevcuttur. | TED | بجعل الخطوط مستقيمة و الزوايا إما 90 أو 45 درجة و هذا يصاحبه تشويه جغرافي مفرط |
Hiç kimse bana korku içinde yaşayacağımı, paranoyak olacağımı ya da vurulamaya karşı aşırı şiddetli davranacağımı söylemedi. | TED | لم يخبرني أحد أنني سوف أعيش في خوف، وأني سأصبح مرتابا، أو سأتصرف بعنف مفرط لأني أُصبت. |
Bu acımasızlığın, üzgünlüğün ve rehavetin ötesine nasıl geçebilirim ve dondurma yerken nasıl daha Fazla televizyon izlerim? | TED | كيف لي أن أتخطى المرارة والحزن والبلادة ومشاهدة التلفاز بشكل مفرط بينما أتناول الآيس كريم. |
Belki de teknik geçmişim kendime aşırı güvenmeme neden oldu. | Open Subtitles | ربما خلفيتي التقنيّة جعلتني واثق من نفسي بشكلٍ مفرط |
Bilhassa, kendime güvenim aşırı bulunmuştu. ~EMRİMLE TAM YOL İLERİ~ | Open Subtitles | على وجه الخصوص كنتُ أفكر أن أكون مفرط الثقة بنفسي لأبعد الحدود. |
Fiziksel aktivite önemlidir evlat ama spora karşı ilgin biraz aşırı. | Open Subtitles | النشاط الذهني هو الأهم، بني لكن اهتمامك في الألعاب الرياضية هو مفرط |
Zanotab, ağız kurumasına, saç dökülmesine aşırı duyarlılığa, bazı durumlarda ise cinsel iştahsızlığa yol açabilir. | Open Subtitles | الزانوتوب، قد يسبب جفاف في الجوف وسقوط للشعر يؤجج المشاعر بشكل مفرط وقد يسبب في الحالات العجز الجنسي |
Senin ve şubenin aleyhine darp ve aşırı güç kullanımı davası açıyor. | Open Subtitles | هو يُقيمُ دعوى، هوراشيو، ضدّك والقسم. الهجوم، إستخدام مفرط للقوّة. |
Güven bana, ailem aşırı koruyucu olmanın kitabını yazmıştır. Sen iyi olacaksın. | Open Subtitles | ثق بي والداي كتب الكتاب على أن يكون مفرط في حمايته سوف تكون بخير |
- Buna aşırı müsriflik derler. - Önemli değil, neyse parası karşılayabilirim. | Open Subtitles | هذا مفرط جدا نعم, حسنا, انا يمكن ان اتحمله |
Michael'ın endorfin* ve adrenalin seviyeleri aşırı yükseldi. | Open Subtitles | مستويات الأدرينالين و الإندورفينات لدى مايكل مرتفعة بشكل مفرط |
Yani onu suratından yumruklamak biraz aşırı değil mi? | Open Subtitles | ألا تعتقد أن ضربه فيهذه الحالة مفرط قليلاً؟ |
Ve artık Luke'u aşırı derecede eleştirdiğimi anlıyorum. | Open Subtitles | وأستطيع الآن رؤية أنني كنتُ انتقاديةً للوك بشكل مفرط |
Bazen aşırı heyecana kapılıyorum, özür dilerim. | Open Subtitles | إنني أتحمس بشكل مفرط احياناً وأنا أعتذر على هذا |
Bu öğlen ona ikinci enjeksiyonu yapmak için uyandırdığımda gayet iyiydi. Uyarıcı faktör. İlk enjeksiyona eklendiğinde aşırı duyarlılık reaksiyonunu açıklıyor. | Open Subtitles | من العامل المحفّز والذي أضاف للجرعة الأوّلى محوّلاً إستجابتها المناعيّة لسياقٍ مفرط |
Şüpheli aşırı derecede dikkatli ve bu haldeyken evinden Fazla uzaklaşamaz. | Open Subtitles | نعتقد ان هذا الجانى مفرط العنف و فى تلك الحالة، هو غير قادر على التنقل بعيدا عن منزله |
Ama siyahi kızlar, tüm süreç boyunca Fazla temsil edilen tek grup. | TED | لكن الفتيات السوداوات هن المجموعة الوحيدة من الفتيات اللواتي مثلن بشكل مفرط على طول الطريق. |
Rejeksiyonun Hiperakut olduğunu varsayıyorsun. Belirtiler öyle değil diyor. | Open Subtitles | على فرض أنّ رفضها مفرط الحدّة، فالاحتمالات ليست كذلك |
Kısa olduğunu kabul ediyorum, ama derli toplu ve son derece güçlü. | Open Subtitles | أعترف بأنه صغير الحجم لكنه مكتنز و مفرط القوة |
Patronluk taslamayı seviyor ve insafsız ve kibir duygusu fazlaca gelişmiş. | Open Subtitles | وهي متسلط وبلا هوادة، وله شعور وضعت بشكل مفرط من أهمية الذات. |
Sen müptelasın. | Open Subtitles | أنت مفرط |
Sana hiç hiperaktif sorumluluk hislerin olduğunu söylemiş miydim ? | Open Subtitles | هل اخبرتك من قبل انه لديك حس مفرط بالمسؤولية ؟ |