Şamanın çırağının önderliğinde, nehri akıntının tersi yönüne gittim, nehrin en kutsal kısmına(kaynak). | TED | وتتبعتها إلى أعلى النهر بقيادة متدرب الشامان في الواقع إلى أكثر مكان مقدّس على النهر. |
kutsal bir görevi, sonu karanlık ve akim bir işe dönüştürüyor. | Open Subtitles | وهو يحرّف ما هو مقدّس نحو ما هو ظلامي وعبثي |
Azıcık git-gel, bir damla enerji - güm-güm-hokus-pokus, ve bir bakarsın orada kutsal birşey var. | Open Subtitles | جماع،شيئاًمن الحيويّة، ثم إذا بالمرأة تحمل و تنجب هناك شيء مقدّس في ذلك |
- Köyü koruyan kutsal bir taş. | Open Subtitles | إنه حَجر حَجر مقدّس مِنْ الضريحِ الذي يَحْمي القرية |
Diğer bir deyişle, cinsellik, gerçek kapsamda, dünyevi değildir, o kutsaldır. | TED | وبمفردات أخرى، فإن الجنس بمعناه الواسع بعيدٌ كل البعد عن الدناءة، بل هو مقدّس. |
Ölen rahibin üstünde gördüğümüz ketçap kadar bile kutsal olamazlar. | Open Subtitles | هم لا قسّ أو مقدّس أكثر من ذلك صلصة رأينا على الواعظ المقتول. |
Onlara göre kutsal olan hayvan haliydi. | Open Subtitles | .. هو إفساد للترويح عن الروح بالنسبة لهم ، ولاية الحيوانات شيئ مقدّس |
Kim Le Vaillant'ın feci kutsal bir savaşı haber verdiğini düşünür. | Open Subtitles | الذي يُؤكّدُ بأن لو فيلانت تَنبّأَ بجهاد مقدّس هائل |
Kasabamdaki çok kutsal bir nesne çalındı. | Open Subtitles | جسم مقدّس جداً كَانَ مسروق مِنْ قريتِي لقرونِ |
Tüm ülkelerin en büyük beyinleri insanlığı özgür kılmak için, bu kutsal yerde buluşmuş. | Open Subtitles | العقول الكبيرة يأتون من كلّ مكان تتجمع معاً فى مكان واحد مقدّس لمساعدة البشرية |
Dinleyin, bunda ne kadar tutkulu olduğunuzu biliyorum bu ilaç sizin bir çeşit kutsal Kadehiniz, ama... | Open Subtitles | أعرف كم انت عاطفي حول هذا. هذا المخدّر نوعا ما مقدّس. |
Bu firavunlar dönemi öncesine ait, Zekhen'lerin kutsal altın akrebi. | Open Subtitles | انه عقرب ذهبى مقدّس من عصر زيكنز, سلالة ما قبل الفراعنة |
Tapınak kutsal bir mekan hepimiz için büyük anlamı var. | Open Subtitles | الهيكل هو مكان مقدّس ذو أهميّة عظيمة لنا. |
Sence seni buraya, ki benim için çok kutsal bir yer burası sana zarar gelsin diye mi getirdim? | Open Subtitles | هل تظنّين أنّني سأحضركم هنا لمكان مقدّس لي كهذا لو عنيتك؟ |
Garanti, üreticiyle aramızda olan kutsal bir anlaşmadır. | Open Subtitles | الكفالة هي ميثاق مقدّس بيننا وبين المُصنِّع. |
Biz Tanrı'nın yarattığı yeşil bir Dünya için, gündüzler için, Noel için, paskalya yumurtaları için ve daha kutsal birçok şey için savaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نقاتل من أجل أرض الله الخضراء و من أجل النهار وعيد الميلاد ، و عيد الفصح وكل ذلك مقدّس و مجيد |
Yoksa seni kutsal yağ ile yıkayıp kedimize baş melek kızartması yaparız. | Open Subtitles | أو سنقوم بغمرك بزيت مقدّس و سنقوم بقلي رئيس كائنات سامية في الزيت |
Şabat, kutsal bir tatil günüdür. | Open Subtitles | حسنا، تعرف يوم السّبت يوم مقدّس للإستراحة |
kutsal bir şeyimizin olmasının bütün anlamı her şeyden onun önce gelmesi. | Open Subtitles | امتلاك شيء مقدّس هو أن تجعل له الأولوية على أي شيء يجري في حياتك |
Torbası oyuncak dolu, sihirli şişko bir herif hakkında çocuklara yalan söylemeye gerek duyulmadan da kutsal günlerin kutlanabileceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | كلا ، أتمنّى أن يحتفل الناس بيوم مقدّس دون الكذب على الأطفال حول الرجل السحري السمين ، مع كيس كامل بالألعاب |
Kuran'ın sözleri o kadar kutsaldır ki, metni, 1400 yıl boyunca değişmemiştir. | Open Subtitles | نصّ القرآن مقدّس للغاية لدرجة أنّ كلماته لم تتغيّر فيما يزيد عن ألف وأربعمائة عام |
Kadınların arasında sen kutsalsın... ve senin rahminin meyvesi olan İsa da kutsaldır. | Open Subtitles | أنتي فنّ مقدّس بين النّساء ... و باركي ثمرة يسوع في رحمك . |
Ona kutsalmış gibi bakmalılar. | Open Subtitles | هم يجب أن يعالجوه كما لو أنّ هو كانت مقدّس. |