"مملوءة" - Traduction Arabe en Turc

    • dolu
        
    • dolusu
        
    • doluydu
        
    • içi
        
    • doluymuş
        
    • içerisi
        
    Kadınların elleri alışveriş çantasıyla dolu olur. Silaha gerek bile yoktur. Open Subtitles أيادي الفتيات دائماً مملوءة بحقائب التسوق أنتِ لا تحتاجين حتى سلاح
    Arka odasında para dolu bir çanta buldum ve açtın mı? Open Subtitles لقد وجدت حقيبة مملوءة بالمال في غرفته الخلفية و قمت بفتحها؟
    İçi nakit, telefonlar ve pasaportlarla dolu bir çantası vardı. Open Subtitles ،لقد احتفظ بحقيبة سفر، مملوءة بالنقود هواتف نقالة، جوازات سفر
    Bana bir konteynır dolusu kabartma tozu göndermezler, tamam mı? Open Subtitles فهم لن يرسلوا إلى حاوية مملوءة بصودا التخبيز ، إتفقنا؟
    Elimden geldiğince çabuk geldim. Yollar çok doluydu. Open Subtitles جئت بأسرع ما يمكن هذه الشوارع مملوءة بالناس
    Bir yıldır kodesten dışarıdaydım, şimdi de Meksikalı dolu kamyonun içindeyim. Open Subtitles خرجت من السجن منذ عام، وها الآن في شاحنة مملوءة بالمكسيكيين
    Gözlerindeki bakıştan korku dolu olduğunu anlayabiliyordum. TED علمت هذا من خلال النظرة التي كانت في عينيها أنها كانت مملوءة بالخوف.
    Ve hayatından çıkarılan öyküler zamanında kölelik yapmış insanlarla dolu gerek tarih gerek tecrübe olarak çok değerli parçalar taşımaktadır. TED والقصص التي رُويت عن حياته كانت إحدى جواهر التاريخ التى عرفتها البشرية مملوءة بتجارب عبد سابق.
    Çiftleşirlerken, erkek dişiye sadece spermini vermekle değil aynı zamanda düğün hediyesi denilen besleyici dolu paketi vermekle de meşgul oluyor. TED ينشغل الذكر أثناء التزاوج بإعطاء الأنثى ليس اللقاح فحسب، بل إيضًا حزمة مملوءة بالغذاء تسمى الهدايا العُرسية.
    Bu hediyeyi değerli yapan şey, dişinin yumurtalarını beslemek için kullanacağı proteinle dolu olması. TED ما يجعل هذه الهدية قيمة إلى هذا الحد هو أنها مملوءة بالبروتين الذي تستخدمه الأنثى لتغذية بيضها.
    Bu arada, Orokana endişeyle Fugōri'nin dönüşünü bekliyordu, uçağı tamamen yakıtla dolu ve gitmeye hazır. TED في أثناء ذلك تنتظر اوروكانا عودة فوجوري في ترقب، طائرتها مملوءة بالوقود ومستعدة للإقلاع.
    Sokaklarımız ayak izlerini bırakmayı hak etmiş insanlarla dolu. Open Subtitles الآن مملوءة بالجماهير و قد اكتسبت آثار أقدامهم
    İçerisi tıklım tıklım dolu. Bir şeyler yap. Open Subtitles لدي قاعة مملوءة عن آخرها علينا أن نفعل شيئاً
    Yarısı dolu bir tane daha olmalı. Open Subtitles يفترض أن توجد علبة مملوءة بشكل جزئي بالداخل ..
    Aynı zamanda, bir 747 kargo uçağı istiyorum deposu dolu halde ve benim direktifim doğrultusunda bir yerde bekletilecek. Open Subtitles في نفس الوقت اريد تحويل طائرة شحن 747 مملوءة بالوقود و موضوعة في تصرفي
    Tavana kadar paraşüt pantolonuyla dolu gizli bir oda bulduk. Bir tanesi üzerimde. Open Subtitles وجدنا غرفة سرية مملوءة حتى السقف بالسراويل المنتفخة ، أرتدي أحداها الآن
    Ofisime ilk defa adımını attığında, içimde seni aynalarla dolu bir salonda öldüreceğime dair bir his uyanmıştı. Open Subtitles انتابني شعور بأني سأقتلك في قاعة مملوءة بالمرايا
    Genelev çocuklarla dolu. Her yerde onlar var. Open Subtitles كانت بيوت الدعارة مملوءة بالأطفال, إنهم في كل مكان.
    Ama fazlasıyla birlikte araba dolusu para elinizde olacak efendim. Open Subtitles عندئذ سأحضر لك عربة مملوءة بالنقود إضافة للغرامة يا سيدي
    ve böylece bunun büyük ölçüde kapsül dolusu pirinç unu olduğunu saklamış olurum.. Open Subtitles لكي لا أُظهر أنها في الحقيقة مجرد حبوب دواء مملوءة بدقيق الأرز
    Eski bir askeri kiliseydi, kadın ve çocuklarla doluydu tabii ki. Open Subtitles وكنيسة عسكرية مملوءة بالزوجات والأطفال هي الأخرى.
    Soluk borusu zarar görmüş. ÖIdüğünde ciğerleri kan doluymuş. Open Subtitles أضرار داخلية بمدخل الهواء رئتيه كانت مملوءة بالدماء عندما مات

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus