| Köpekler aramayı bitirdiğinde , onunda depoda olduğundan emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد التأكد من أنه بإمكاننا إيجاده عندما تنتهي الكلاب من المستودع |
| Güvenlik çemberinin içinde olduğundan nasıl emin olabiliriz? Bu karanlıkta olamayız. | Open Subtitles | إلى أي مدى نحن متأكدين من أنه مازال ضمن المنطقة المحاصرة؟ |
| Öte yandan onun üzerine kusmak hoşuma gitmişti, bunu söylemek zorundayım. | Open Subtitles | بالرغم من أنه يمكننى القول أننى نوعاً ما استمتعت بالإستفراغ عليه |
| Ben hayatıma devam ettim. onun da devam ettiğini varsaymıştım. | Open Subtitles | فمضيت قدماً بحياتي، وكنت واثقة من أنه مضى قدماً بحياته |
| Onları korumak için yalan söylemiş olmalı. Onları kimse avlamasın diye. | Open Subtitles | لابد من أنه كذب لكي يحميهما لكي لا يحاول أحد اصطيادهما |
| Gözünü üstünden ayırma ve her ikinizin de hayatını kaydırmayacağından emin ol. | Open Subtitles | اجعله ذكيا تأكد من أنه لا يسير .على أطراف أصابعه ويتغلب عليكما |
| Ve bu gün kameraların yerleştirilmesinin ilk günü olmasına rağmen, | Open Subtitles | حتى على الرغم من أنه اليوم الأول بعد تركيبنا للكاميرات |
| Kocam doğum yaparken yanımda olmak istediğinden emin olmadığını söyledi . | Open Subtitles | زوجي أخبرني بأنّه ليس متأكّد من أنه سيكون موجوداً أثناء الولادة |
| Uranüs, Neptün kadar uzakta olmasa da, Neptün'den daha buzludur. | Open Subtitles | وأورانوس أكثرهما تثلجا بالرغم من أنه ليس بعيدا مثل نبتون |
| Burada, bu salonda yüzlerce daha iyi fikir olduğundan eminim. | TED | أنا متأكد من أنه يوجد المئات أفضل منها هنا في هذه القاعة. |
| Öncelikle, daha kaliteli ürün yapabildik, test etmesi de kolaydı, böylece müşteri için mükemmel olduğundan emin olduk. | TED | لأنه سيساعدنا أساساً على بلوغ منتج بجودة عالية وعلى اختباره بسهولة والتأكد من أنه كان تجربة رائعة للزبون. |
| Ayrıca yozlaşmasının da zor olduğundan emin olmalısınız, şeffaf olduğundan. | TED | وعليكم أيضا التأكد من أنه صعب الإفساد، إنها الشفافية. |
| onun öğrenme zorluğu çeken bir cüce olmadığına emin misin? | Open Subtitles | هل أنتِ متأكدة من أنه ليس بقزم لديه مشكلة بالتعلم؟ |
| Romanya Hükümeti onun ülkeyi terk ettiğinden bile emin değildi. | Open Subtitles | الحكومه الرومانيه لم تكن متأكده من أنه غادر رومانيا قط |
| Ailesinin onun için seçtiği biriyle evlendi, bu adam onu sürekli dövüp tecavüz ettiği hâlde. | TED | تزوجت رجلًا اختاره لها والداها، على الرغم من أنه كان يضربها ويغتصبها باستمرار. |
| Buraya saldıran her kimse onlara çok ciddi zarar vermiş olmalı. | Open Subtitles | من قام بمهاجمة هذا المكان لابد من أنه قام بإيذائهم بشدة |
| Buraya saldıran her kimse onlara çok ciddi zarar vermiş olmalı. | Open Subtitles | من قام بمهاجمة هذا المكان لابد من أنه قام بإيذائهم بشدة |
| İçinde Drakula ve mezar toprağından bir yatak olmalı. | Open Subtitles | أنا متأكد من أنه يحتوي دراكيولا و سريره الخاص |
| Ama eski karısını daha önce bulmayacağından emin olmalısın, tamam mı? | Open Subtitles | ولكن لست متأكـداً من أنه لم يجد طليقـته سابقاً، أليس كذلك؟ |
| Peki aileden birisi olmasına rağmen, şahit olmayı kabul ediyor musunuz? | Open Subtitles | وأأنت مستعد أن تكون شاهدًا بالرغم من أنه أحد أفراد عائلتك؟ |
| ve onu bir daha kimsenin görmesin diye ne yaptığımı. | Open Subtitles | وكيف قد تحققتُ من أنه لن يراها أحد من جديد. |
| Dinlenmediğine emin olmak için önce güvenli hat açmam gerek. | Open Subtitles | أحتاج لإعداد خطٌ اَمن لأتأكد من أنه لا أحد يسمعنا |
| Her ne kadar düşüncelerin kütlesi olduğunun bir kanıtı olmasa da. | Open Subtitles | بالرغم من أنه لا يوجد دليل على أن الأفكار لها كُتلة. |