1890'daki bir katliamdan ya da 150 yıl önceki bir dizi ihlâl edilmiş antlaşmadan baskın toplum olarak biz, kendimizi ne kadar uzak hissetsek de hâlâ size şu soruyu sormalıyım; bugünün istatistikleri hakkında ne hissetmelisiniz? | TED | رغم أننا نود فصل مشاعرنا ذاتنا كمجتمع مهيمن عن مجزرة سنة 1890، أو عن سلسلة المعاهدات المبرمة منذ 150 سنة مضت، رغم ذلك، لا زال في جعبتي سؤال: كيف يجب لمشاعرنا أن تكون تجاه إحصائيات اليوم؟ |
Ana fikir şu ki, karakterin bir iç motoru var, peşine düştükleri baskın, şuursuz bir amaçları, durduramadıkları bir kaşıntıları var. | TED | والفكرة أن الشخصية لديها محرك داخلي، هدف مهيمن لا واعي تكافح من أجله، حكة لا يستطيعون خدشها. |
Kendimi, baskın olmayan erkeğin çiftleşmeye çalıştığı kızışma dönemindeki dişi orangutan gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر بأنني انثى القرد عندما تكون استرس ولا يوجد ذكر مهيمن يستطيع ان يتسلقها |
Silahları kilitlemek çocukları korumak içindir, ama anahtarı vermemek kontrollü ve baskın bir hareket. | Open Subtitles | عادة الاحتفاظ بالاسلحة فى مكان مغلق طريقة لحماية الاطفال لكن الاحتفاظ بالمفتاح بعيدا عنها تصرف مسيطر و مهيمن |
Herkesin dediği gibi baskın bir yapısı var mı? Hayır, yok. | Open Subtitles | هل هو مهيمن على كل شيء كما يعتقد الجميع ؟ |
Rol yapmayı seven, cinayete meyilli baskın biri. | Open Subtitles | إنه قاتل مهيمن يهتم بلعب الأدوار |
baskın birisin. | Open Subtitles | واو أنت مهيمن جداً |
Bu onun baskın olduğunu göstermez, hatta hiç ortaya çıkmayabilir. | Open Subtitles | أنظر ، ذلك لا يعني ... أنه ليس بالتأكيد مهيمن يا (باركر). قد لا يكون ظاهراً. |
- Onun baskın olduğunu bilmiyoruz.. | Open Subtitles | -لا تعرف أنه مهيمن . -بل أعرف ذلك . |