Eski bir hediye, tatlım... beraber ölmemizi isteyen birindendi. | Open Subtitles | ذلك كان هبة ميتة، تعرف، عزيزى يريدنا أن نموت سوية مثل ذلك. |
Ama adam onlara, akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış karanlığı yeryüzünden kaldırmıştır. | Open Subtitles | لكنه ترك لهم هبة لم يدركوها وقد بدد الظلام من الأرض |
Lütfen. Ne yetenek ama. Masal uydurup, aptallara umut vermek. | Open Subtitles | يالها من هبة لتصطنع قصص خيالية و تعطي الأمل للحمقي |
aslında ne kadar muhteşem bir armağan olabileceğini, hayatlarımızı nasıl yaşadığımıza dair nasıl çarpıcı bir içgörü olabileceğini fark ettim. | TED | ثم أدركت أن هذه التجربة هي هبة رائعة يمكن أن تحدث، يا لها من سكتة للبصيرة عن كيفية عيشتنا لحياتنا. |
Ama bunu bir yük olarak görme Tanrıların bir hediyesi olarak gör. | Open Subtitles | و لكن لا تنظر إليها على إنّها عبء فالآلهة قصدت إنّها هبة |
Kadın o güce sahiptir, tanrı vergisi üzerinde izler bırakır. | Open Subtitles | امرأة تملك تلك القوة، هبة من الرب، ستترك علامتها عليك |
Sadece hatırlamanı istiyorum, kolay bir yeteneğin yok. | Open Subtitles | أريد فقط أن أذكركِ بأن هبة مثل التى لديكِ ليست بسيطة على الإطلاق |
Bu cennetten gelmiş bir hediye gibi. | Open Subtitles | ان ذلك بالنسبة لي يعتبر بمثابة هبة من السماء |
Gücümüz bize bir hediye. Öylece atamazsın. | Open Subtitles | سحرنا هو هبة ، لا يمكنك أن تتخلي عنه بهذه البساطة |
Bu oldukça bir sorun daha bir hediye, sanki bakıyor olmalıdır. | Open Subtitles | . يجب أن تنظري لهذا على أنه هبة ، عوضاً عن مشكلة |
Kurallara uyup, birine hayat hediye edebilir misin? | Open Subtitles | هل تستطيعين إتباع القواعد و تحافظين على هبة الحياة ؟ |
Sende özel bir yetenek var. | Open Subtitles | يخبرنى أن لديك هبة خاصة وأنا أعنى ما أقوله تماماً |
Bildin. Bildin! Bu bir yetenek değil! | Open Subtitles | لقد كنت تعرف , لقد كنت تعرف هذه ليست هبة |
Sana güçlü bir armağan verdim. Seninle birlikte doğan aynı armağan. | Open Subtitles | ، لقد أُعطيت هبة كبيرة جدا نفس الهبة التى ولدت بها |
Hayır kardeşim. Bu bir armağan. Senin için bir şans. | Open Subtitles | لا يا أخي، بل هبة من السّماء، هي فرصتك وفرصتنا. |
Dünyayı yeni bir çağa taşıyabilecek bir ilim hediyesi. | Open Subtitles | إنها هبة من المعلومات للدلالة على العالم في الألفية الجديدة |
Kadınların tanrı vergisi yetenekleri vardır, sende iz bırakmak gibi. | Open Subtitles | امرأة تملك تلك القوة، هبة من الرب، ستترك علامتها عليك |
Belki bir yeteneğin vardır ya da sen öyle sanıyorsundur. | Open Subtitles | ربما تظنين أن لديكِ هبة أو ربما تظنين ذلك |
Ben akşam sona ermeden isteri armağanı sunan aletlerimi kullanan bir yabancıyım. | Open Subtitles | أنا مجرد غريب، أمارس مهنتي أعرض عليكم هبة الهيستيريا قبل انتهاء الليلة |
Bazen bir saat, kendimize verdiğimiz bir hediyedir. | Open Subtitles | وأحياناً, تكون الساعة هبة نمنحها لأنفسنا |
Bak, öğretmek benim yeteneğim. Hepimizin güçlü olduğu şeyler vardır. | Open Subtitles | . إنظري ، لدي هبة في التعليم ، جميعنا نمتلك قوى |
Yani, ben senin kanını içerim, veya sen benim kanımı içersin gibi... ..bana karanlık hediyeyi vermek için yapmamız gereken neyse artık. | Open Subtitles | أعني، سوف أشرب دمك أو أنك تشرب من دمي أيّ كان نفعله لتعطيني هبة الظلام |
Sizi canlı görmek büyük bir lütuf, Majesteleri. | Open Subtitles | إنها هبة عظيمة أن أراك على قيد الحياة، مولاتي. |
Sen ve Vanessa'ya hayatınızın hediyesini veriyorum. Şirin, zırlayan, altını dolduran bir hayat! | Open Subtitles | اعطيك انت وزوجتك هبة الحياة بدون ان اسأل عن اى شىء بالمقابل |
Güçlerimiz, atalarımızdan gelen bir armağandır. Ben bu armağanı onore etmek adına bir takım fedakarlıklarda bulundum. | Open Subtitles | قوّتنا هبة من الجدّات، وقد اضطررت للتضحية لكيّ أشرّف تلك الهبة. |
Bir hediyeydi. Şehri kendinden korumam için bir hediye. | Open Subtitles | إنّها هبة سأستخدمها لإنقاذ هذه المدينة من نفسها |
Bu aile bir nimet. | Open Subtitles | مصاهرة مع هذه العائلة هي هبة ربانية, ماركو |