- Pekâlâ. İnsanların moda ekinde okumak istedikleri şey bu değil. | Open Subtitles | حسنا, هذا ليس ما يريد الناس حقا قرائته في قسم الموضة |
Seninle hakkında konuşmak istediğim şey bu değil, en azından şimdi değil. | Open Subtitles | هذا ليس ما كنت أود أن أحدثك بشأنه على الأقل ليس الآن |
Demek istediğim bu değildi, fakat son zamanlardaki tuhaf davranışlarının sebebi buysa ve bundan hiç bahsetmek istemiyorsan mükemmel bir danışmanlık bölümüne sahibiz. | Open Subtitles | هذا ليس ما قصدته، لكن لو كان هذا هو مصدر سلوكك الغريب مؤخراً ،وأنتِ لا تريدين التحدث عنه فنحن لدينا قسم إستشارة ممتاز |
Bu kesinlikle çok kötü. Niyetim bu değildi. Aman Tanrım! | Open Subtitles | هذابالفعلمفزع، هذا ليس ما كنت أنويه ، يا إلهي |
Seni buraya aldığımda ikimiz de böyle bir şey olacağını düşünmüyorduk. | Open Subtitles | هذا ليس ما كان يتوقعه أي منّا عندما أحضرتك إلى هنا |
Anlattıklarını biliyorum Liam, ama bence yalan söylüyorsun. Aslında Öyle bir şey olmadı, haksız mıyım? | Open Subtitles | ولكنني اعتقد أنك تكذب، هذا ليس ما حدث حقًا، صحيح؟ |
Sandığınız gibi değil. Onunla birkaç kez takıldık, o kadar. | Open Subtitles | أنظروا, هذا ليس ما تظنونه أنا و هي تسكعنا مرتين |
- O parayı bulacağım. Yemin ederim! - Ben öyle duymadım ama. | Open Subtitles | ـ سوف أدفع لهم، أقسم بذلك ـ هذا ليس ما سمعته |
- Demek istediğim bu değil. - Hayır. Ben anladım. | Open Subtitles | هذا ليس ما أتحدث عنه لا , لقد فهمت الامر |
Bu arada, hayatlarımızın çoğu bölümünde yaptığımız şey bu değil. | TED | وبالمناسبة، هذا ليس ما نفعله في معظم أجزاء حياتنا. |
Sorgulamadan varsaydığınızı düşündüğüm şey bu değil. Bu gerçeğin farkında olduğunuza eminim. | TED | هذا ليس ما أعتقد أنكم تسلمون به. أنا متأكد أنكم على دراية من هذا بالفعل. |
- Sorduğum şey bu değil. - Seni mutlu etmek için her şeyi yaparım. | Open Subtitles | هذا ليس ما كنت أسأل عنه سوف افعل كل شئ لأجعلك سعيدا |
Aradığım şey bu değil. Sözümü kesme Georgina, bu kabalıktır. | Open Subtitles | هذا ليس ما اكون بعده لا تقاطيعيني,جورجينا |
Senden yapmanı istediği şey bu değil ama değil mi Emily? | Open Subtitles | هذا ليس ما طلبه منك لتفعليه اليس كذالك إميلي ؟ |
Anlaşmamız bu değildi. Sözünü tutmuyorsun. | Open Subtitles | هذا ليس ما إتفقنـا عليه أنت تتراجع عن إتفاقنــا |
Üzgünüm. Niyetim bu değildi. Senin için çok sancılı olacak. | Open Subtitles | أنا آسفة هذا ليس ما نويت، إنه سيصبح مؤلم جدا لكى |
Biliyorum aklından geçen bu değildi, ama fikrin değişirse ben buradayım. | Open Subtitles | أتعرفين؟ أعرف أن هذا ليس ما فكرت به ولكن كما يبدو أن هنا |
Seni buraya aldığımda ikimiz de böyle bir şey olacağını düşünmüyorduk. | Open Subtitles | هذا ليس ما كان يتوقعه أي منّا عندما أحضرتك إلى هنا |
Bu bize böyle görünüyor, ancak gerçekte olmuyor. | TED | إنها بوعينا تبدو كذلك لكن هذا ليس ما يحصل حقاً |
- Güzel, çünkü Öyle bir şey yok. Ama yardımcı olduysam ne mutlu. - Sağ ol. | Open Subtitles | جيد، لأن هذا ليس ما عليه الموضوع لكن اذا كان ذلك يساعد |
Bu, birlikte olmak gibi değil ama. Tartışmamız, sonra barışmamız, sonra tekrar tartışmamız gerekiyor. | Open Subtitles | هذا ليس ما يميز كوننا سوياً ، فيفترض أن نتجادل ثم نستسلم ثم نستاء من بعضنا |
Ben öyle düşünmüyorum. | Open Subtitles | او انك تظن بانك انت افضل منهم هذا ليس ما افكر |
Benim istediğim bu değil. Mantıklı olanı bu tamam mı? | Open Subtitles | هذا ليس ما كنت أريده هذا يبدو واقعياً ، حسناً؟ |
Koyamam, çünkü benim işim o değil. Sunumu gösterebilir miyim artık? | Open Subtitles | لأن هذا ليس ما أقوم به أيمكنني أن أريكِ العرض فحسب؟ |
- O öldürebilir ama bize yasak mı? - Öyle bir şey demedim. | Open Subtitles | انه يستطيع ولكننا لا نستطيع هذا ليس ما قلته |