"همست" - Traduction Arabe en Turc

    • fısıldadı
        
    • fısıldadın
        
    • fısıldadım
        
    • kulağına
        
    • fısıldıyordu
        
    • fısıldadığını
        
    • kulağıma
        
    Muson rüzgarları onun gelişini yaklaşan bir fırtınaymışçasına fısıldadı. Yağmur karşılama töreni yaptı. Open Subtitles الرياح الموسمية همست معلنةً قدومها كعاصفة قادمة
    Büyükannem, bu yemek tarifini kulağıma ölüm döşeğinde fısıldadı. Open Subtitles لقد همست جدتي في أذني هذه الوصفة عندما كانت على فراش الموت
    Büyükannem ölüm döşeğinde bu tarifi kulağıma fısıldadı. Open Subtitles لقد همست جدتي في أذني هذه الوصفة عندما كانت على فراش الموت
    Kavgamızdan sonra ona ne fısıldadın? Open Subtitles ما الذي همست له في تلك اللحظة بعد القتال؟
    Kızım yaşam ve ölüm arasındaki o sınırda iken eşimin kulağına "Kızımıza olanlar için kendimi mi suçlamalıyım?" diye fısıldadım TED عندما كانت طفلتي بين الحياة والموت، همست في أذن زوجتي، "هل ألام على ما حصل لابنتي وابنتك؟"
    Eğer Lina kulağına fısıldadıysa, ki az önce kulağıma fısıldadı, bu şansı kaçıramam. Open Subtitles انها لينا لقد همست في أذني ...وإذا همست ...في أذني يمكنني أن أخذ تلك الفرصة
    Arkaya çıktıklarında yani kızımla Brad McCullum Bayan McCullum eğilerek bana şöyle fısıldadı... Open Subtitles عندما كان بالخارج "إبنتي و "براد ماكولم السيده "ماكولم" همست لي
    Bana iyi geceler öpücüğü verirken ona bahşedilen en güzel şey olduğumu fısıldadı. Open Subtitles عندما قبلتني قبلة النوم... لقد همست لي بأن من بين... نعمها العديدة, كنت أنا أفضلها.
    Dün gece aniden kulağıma bir şey fısıldadı. Open Subtitles الماضيه ، فجأه همست شيء فى أذني
    - Eve dönerken, onlardan biri fısıldadı, Open Subtitles في طريق المنزل، إحداهنّ همست لي
    Ve ben ne yapacağımı bilemediğimde Tanrı kulağıma ne yapmam gerektiğini fısıldadı. Open Subtitles على الرغم اني ...تغيبت دون اذن فان السماء همست لي بما علي فعله
    İki gün önce kötü bir rüzgâr adını fısıldadı. Open Subtitles منذ يومين، ريح شريرة همست باسمك
    "Sana bu hayatın izin verdiği tüm sevgiyi vereceğim diye fısıldadı, bunun üzerine en sonunda bacaklarını aralayıp ona evin yolunu gösterdi." Open Subtitles سأمنحك كل ما على الأرض من حب هكذا همست في اذنه" "واثناء ذلك مدت نفسها تحته" "و أخذته إلى دياره اخيراً
    Acılar içinde kıvranırken Yasuko'nun evliliği hakkında bir şeyler fısıldadı. Open Subtitles بينما كانت تقاوم الألم (همست بشأن زواج (ياسوكو
    Kavgamızdan sonra ona ne fısıldadın? Open Subtitles ما الذي همست له في تلك اللحظة بعد القتال؟
    Kaç defa kulağıma fısıldadın? Open Subtitles كم مرة همست في أذني
    Benim kulağıma fısıldadın. Open Subtitles لقد همست في أذني
    "Git" diye fısıldadım taşıyıcıya sakince, ayağımı yere vurarak. TED همست برقة للناقة: "تحركي"، مثبتةً قدماي.
    Kraliçenin kulağına fısıldadığı şu gizemli zümrüt hikayesini dinlemek istiyorum. Open Subtitles أفضل أن أعرف سر الزمردة و أعرف مالذي همست به الملكة في أذنكِ
    Fakat... sanki Bilinmeyen Asker in ruhu "Cesaret kardeşim, ümidini kesme" esin ve umut mesajını fısıldıyordu. Open Subtitles كما لو أنّ روح الجنود المجهولة "همست "تشجّع أخّى ، تحلى بالأمل
    Çizdiği resmi görür görmez, Judith'in bana ne fısıldadığını anladım. Open Subtitles وفور أن رأيت الرسمة فهمت ما همست به جوديث
    Okula gitmeden önce annem babamla vedalaşmamı kulağıma fısıldamıştı. TED همست لي أمي بالذهاب وتوديع أبي قبل انصرافي إلى المدرسة.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus