| Yapabileceğim tek bir şey var Ajan Mulder. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط بأنّني يمكن أن أعمل، الوكيل مولدر. |
| Böyle yaktığını bildiğim tek bir şey var. Radyasyon. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط أعرف بأنّ الحروق مثل تلك. |
| Şu anda beni gerçekten mutlu edebilen tek bir şey var. | Open Subtitles | في هذه اللحظة هناك شيء واحد فقط يجعلني سعيدًا |
| Burada yapabileceğiniz tek şey var Bay Navorski. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكنك أن تفعله هنا، سيد نافورسكى |
| Burada yapabileceğiniz tek şey var Bay Navorski. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكنك أن تفعله هنا، سيد نافورسكى |
| Anne, söylemem gereken bir şey daha var. | Open Subtitles | والدتي.. هناك شيء واحد فقط يجب علي ان اخبرك به |
| Gerçekten kontrol edebileceğimiz sadece tek bir şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط الذي لا يُمْكِنُنا أَنْ نُسيطرَ عليه فعلاً |
| Yapabileceğimiz tek bir şey var bu gece burayı terk edip gideceğiz. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكننا أن نفعله يجب أن نرحل الليلة |
| Sahip olmadığı tek bir şey var karakteri. | Open Subtitles | ، إذا كان هناك شيء واحد فقط لا يملكه فهو الإحترام |
| Çünkü şu anda bütün dünyada önemli tek bir şey var anlıyor musun? | Open Subtitles | لأن هناك شيء واحد فقط يهم في هذه العالم بأسره. هل فهمت؟ |
| Gezegende bunu yapabilecek sadece tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط على هذا الكوكب الذي يستطيع فعل ذلك |
| Bu ezikleri hastalıklı seks streslerinden kurtaracak tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط من شأنه أن يخفف هؤلاء الخاسرين المكبوتين من توترهم الجنسي المريض. |
| Bu durumda, sanırım yapacak tek bir şey var. | Open Subtitles | أوه، في هذه الحالة، أعتقد أن هناك شيء واحد فقط أن تفعل. |
| Bak hayatım bilmen gereken tek bir şey var. | Open Subtitles | انظروا، يا حبيبي، هناك شيء واحد فقط ما تحتاج إلى معرفته. |
| Piliğe göre daha çok şey yapmayı sevdiğim tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط أنا أحب العمل أكثر من الكتاكيت. |
| Bu durumda, yapabileceğimiz bir tek şey var. | Open Subtitles | في هذه الحالة, هناك شيء واحد فقط نستطيع فعله. |
| Gerçek bir kumarsa, kazanabileceğim tek şey var. | Open Subtitles | إذا كانت مقامرة حقيقية، هناك شيء واحد فقط يمكن أن اراهن به. |
| O halde yapılacak tek şey var, doğru mu? | Open Subtitles | حسنا، هناك شيء واحد فقط أن تفعل الآن، أليس كذلك؟ |
| Ama sana söylemem gereken tek şey var. | Open Subtitles | ولكن هناك شيء واحد فقط أحتاج أن أقوله لك |
| Tamam, bekle, bir şey daha var. Bu gece yakaladığımız kız hala vücudundaki ilacın etkisinde. | Open Subtitles | حسناً ، انتظري ، هناك شيء واحد فقط الفتاة التي قتلناها الليلة |
| Güzel bir kadının gözlerine bakarken her şeyin yoluna gireceğini söylemesinden daha iyi olan tek şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط أفضل من النظر إلى أعين مرأة جميلة و تجعلها تقول إن كل شيء سيكون بخير |