Bu galaksinin çekirdeğinde milyarlarca yıldız var, bu yüzden çekirdek kısmı çok parlak. | TED | هناك مليار نجم في نواة المجرة و هذا هو سبب اللمعان الشديد لها |
Neyse, işte bu yüzden rahibelerden, Tanrı'dan... ve dinden tiksinirim. | Open Subtitles | على أية حال, هذا هو سبب كراهيتى للراهبات والربّ والدين. |
O yüzden mi suç bölgesine gelip soygun şüphelilerini... serbest bıraktın? | Open Subtitles | لهاذا هو سبب ظهورك في مسارح الجرائم تساعد المشتبهين لأقراضهم المسروقة؟ |
Tam olarak O yüzden geldim, Mösyö Lake. | Open Subtitles | هذا هو سبب وجودى هنا بالتحديد ,سيد ليك ؟ |
Dash'i kaybetmemin sebebi o. Kesinlikle yok edici olan o. | Open Subtitles | هو سبب خسارتى ل داش بالطبع هو مخرب حياتي |
Sonra da buraya geldin. bu yüzden geç kaldın, değil mi? | Open Subtitles | ثم جئت إلى هنا هذا هو سبب تأخيرك ، صحيح ؟ |
Sanırım dediklerimi doğru anlayamadınız ve bu yüzden şaşırmış vaziyettesiniz. | Open Subtitles | أحسب أنك لم تفهمني يا روديون وذلك هو سبب دهشتك |
Çok takdir ediliyordu. Onu bu yüzden şu an olduğu şeye dönüştürdüler. | Open Subtitles | كانت الناس تحترمه كثيراً . هذا هو سبب أنهم فعلوا به ذلك |
Senin halamı tanıdığını ve bu yüzden burada olduğunu sandım. | Open Subtitles | ظننت أنِك تعرفين عمتي وأن هذا هو سبب وجودِك هنا |
Evinde hissetmek demek. O yüzden sizinkiler ucuzcu diyor. | Open Subtitles | لتشعر كأنك في البيت معه, ذلك هو سبب استخدام قومك القماش القطني المطبوع. |
O yüzden sana söylüyorum. İnsanlar sana gülüyor. | Open Subtitles | و هذا هو سبب إخباري لك ذلك , لأنني اعتقدت أنك لاتريد أن يضحك عليك الناس من خلف ظهرك هذا كل شيء |
Belki de Matthew'ın yanında O yüzden rahatsızdın. | Open Subtitles | إذاً، قد يكون هذا هو سبب انزاعجكِ من، ماثيو |
bu yüzden mi o sokak serserilerinden dayak yedin? | Open Subtitles | أهذا هو سبب ضرب المتسكعين لكَ في الشارع ؟ |
Evet ama kendini böyle sakin hissetmenin sebebi o. | Open Subtitles | صحيح, ولكن هذا هو سبب شعورك بحس الهدوء |
İşte savaşın nedeni o dur. Savaşda ki erkeklerin kardeşliği budur. | Open Subtitles | هذا هو سبب المعركة، إنّه إخاء الرجال والأسلحة. |
Benim için kadınların değeri yok ve Onun için sana böyle aşığım. | Open Subtitles | النساء لا تعنى شيئا بالنسبه لى وهذا هو سبب حبى لك |
Bence Nairobi Ulusal Parkı'nda aslan sayısının az olmasının sebebi budur. | TED | وأظن ان هذا هو سبب أن الأسود قليلون في منتزه نيروبي الوطني. |
Bu rapor saçmalık, çünkü sana söylüyorum, sensörler bozuktu kazanin sebebi de buydu | Open Subtitles | هذا التقرير مجرد هراء صدّقني، أجهزة الإشعار لم تعمل وهذا هو سبب الحادث |
Bunun için sizi de aramızda görmek beni çok sevindirecek. | Open Subtitles | ليكون لهم دورا في الجمعيه و هذا هو سبب سعادتي |
Kitap kulübünün amacı altı kitabı da yapmaktı, ve benim burada olmamın da tek sebebi bu. | Open Subtitles | القيام بكل الروايات الست هو سبب وجود نادي الكتاب وهو السبب الوحيد لوجودي هنا |
Sanıyorum ki burda olma sebebin o şeyin bize saldırmış olması. | Open Subtitles | والآن أفترض أن وجودك هنا هو سبب مهاجمة ذاك الشيء لنا |
Görmek istediğimiz şey ise o gezegen. bu yüzden bu kadar zor. | TED | ذلك ما نود رؤيته، ذلك هو سبب صعوبة الأمر. |
Burada olmamın tek sebebi bu. Başka bir sebep düşünemiyorum. | Open Subtitles | هذا هو سبب وجودي هنا ولا يوجد سبب أخر لوجودي |
Ayrılmanıza, çocuğunuzun ölümümü sebep oldu? | Open Subtitles | هل موت طفلكم هو سبب إنفصالكم ؟ |