İşte bunlar onu çok özel biri yapıyor. | Open Subtitles | ثمة نصفين بشخصيته يجتمعان، ليجعلاه الرجل المميز الذي هو عليه الآن. |
İnsanların geldiği bir kasabada... yaşamak böyledir işte. | Open Subtitles | وهذا هو ما هو عليه أن يعيش في بلد أن الناس يأتون إلى. |
İşte burada bebeğim, işte hak iddiamız ve ünümüz. | Open Subtitles | هذا هو عليه هناك حق، وحبيبتى رضيع، هذا هو المطالبة والشهرة. |
Görünüşü sana öyle gelebilir ama, içi bambaşka bir hikayedir. | Open Subtitles | هو عليه فقط أن يمنحك ذلك الانطباع لكن في داخله فهذه قصةٌ أخرى |
Sıyırıp aldım fakat ne olduğu konusunda bir fikrim yok. | Open Subtitles | أنا ممسوح ذلك. ليس لدي أي فكرة ما هو عليه. |
Ancak Timgad inşasından 700 yıl sonra kumlara gömüldü ve o zaman bile, Afrika iklimi bugünkünden daha nemliydi. | TED | ولكن بعد 700 سنة من بناء تيمجاد، دفنت في الرمال، ومن ذلك الحين، والمناخ الأفريقي كان أكثر رطوبة مما هو عليه اليوم. |
İşte o zaman şu ankindan daha fazla sevişme modundaydım. | Open Subtitles | حسناً، كنت في مزاج جيد لممارسة الجنس عندها عن ما هو عليه الآن |
O adam O'ydu işte. İşin kötü kısmı biri bize yalan söylüyor. | Open Subtitles | هذا ما هو عليه هذا الرجل السيئ بالأمر أن احدهم كان يكذب علينا |
bu zayıflığı avantajımıza çevirmeliyiz işte bazı öneriler: | Open Subtitles | ولذلك ، يجب علينا فضح هذا العجز المالي لما هو عليه باستخدام هذا الضعف لصالحنا. هذه بعض الاقتراحات: |
Ben bunu açıklamak zor, biliyorum, ama ... yok Evet, işte bu. | Open Subtitles | أنا لا أعرف، فمن الصعب أن أشرح، ولكن... نعم، هذا هو عليه. |
O bildiğimizden beri burada yaşıyordu sonra bir gün ev satılığa çıktı ve görüldüğü gibi kimse tutmadı ve siz taşındınız işte. | Open Subtitles | عاش فقط في هذا البيت، ثم تعلمين، يوما ما أصبح البيت للبيع ثم ، لم يكن يبدو على ما هو عليه |
Seninkilerin önünde itiraf etmek istemezdim ama işte. | Open Subtitles | بالاضافة الى أنني لا أعتقد كنت أريد أن اعترف أنه أمام الأولاد الخاص بك هنا، ولكن هناك هو عليه. |
İşte o zaman, yalnız olmak nasıl bir şeymiş, öğrendim. | Open Subtitles | عندها فقط لم أتعلم حقا ما هو عليه أن يكون وحده. |
Kafam almıyor çünkü sen içki içtin, ben de ne isem oyum işte. | Open Subtitles | هذا العقل منفتخ أنتِ شربتِ أكثر من اللازم وأنا ما هو عليه |
Oynamaları gereken bir rol var. Olan budur işte. | Open Subtitles | لديهم دور يقومون به، وهذا هو ما هو عليه. |
öyle devam et, çünkü o kaltak bizi bir saniyede öldürür. Ve güven bana. | Open Subtitles | إبق الأمر على ما هو عليه لأن تلك الحقيرة ستقتلنا خلال ثانية |
Yaşlandı. Artık aklı zayıfladı. Bildiğim kadarıyla sen unutmuştun ve ben öyle kalmasını istiyorum. | Open Subtitles | لقد كبرت في العمر ، وأنا اريد لهذا الأمر أن يبقى كما هو عليه |
İki ayak üstünde yürümenin, insan olmanın ilk aşaması olduğu söylenir. | TED | المشي مستقيم الظهر .. انه الذي جعل الانسان يصل الى ما هو عليه الان |
Dünyanın eskiden olduğu şekilden yeni bir duruma geçişin olduğu böyle bir hattın şu an üzerindeyiz demektir. | TED | أي أننا نوعا ما على هذا الخط في مرحلة انتقال مما كان عليه العالم إلى طريقة جديدة لما هو عليه العالم. |
o zaman bankada şimdikinden fazla param vardı. Karım hâlâ balayına çıkamadı. | Open Subtitles | كان رصيدى فى البنك وقتها أكثر مما هو عليه الآن, وزوجتى لم تحصل على شهر العسل بعد. |
Enteresan bir teori, Süpermen, ama korkarım hepsi o kadar. | Open Subtitles | حسنا، انها نظرية مثيرة للاهتمام، سوبرمان، ولكن أخشى أن هذا كل ما هو عليه. |
Psikopat köpek-- Bu kadar mı yani? | Open Subtitles | - مقر الأمم المتحدة! - وهذا هو جنون الخاص بك... هذا هو عليه ؟ |
Artık o da hayatta onun gibi bir gece yaratığı olacak. | Open Subtitles | في الحياة ستصبح الشىء الليلي الكريه الذي هو عليه |
Programın bugünkü halini alması yıllar aldı. | TED | تطلّبت عدة سنوات للبرنامج كي يصبح ما هو عليه الآن. |
Bağımsız bir sanatçı olarak albüm yayınlamak bugün olduğundan çok daha zordu, hem bilinirlik açısından, hem de pazarlama açısından. | TED | إن إصدار باقة كفنان مستقل، كان أصعب بكثير مما هو عليه هذه الأيام، سواء من حيث سماعها أو مجرد توزيعها. |