Ya da geri dönüp yüksek lisansını tamamlamak için bilgilerini tazelemek isteyen iki çocuk sahibi bekâr bir anne olan Jenny. | TED | أو جيني، والتي هي أم عازبة لطفلين وتريد صقل مهاراتها بحيث ترجع وتكمل دراستها للماجستير. |
Ama şimdi üç çocuklu bir anne. Kütüphanelerin dayattığı katı teslim tarihi nedeniyle çocuklarının kütüphane kartı almalarına izin vermiyor. | TED | لكن الآن هي أم لثلاثة أطفال، وليس هناك طريقة تسمح لهم للحصول علي بطاقة مكتبية، بسبب فرض المكتبات مواعيد نهائية صارمة. |
Kaç kez, ne kadar kötü bir anne olduğunu söylemesini dinlememek için işten eve dönmedin? | Open Subtitles | كم مرة بقيت بالعمل لأنك لم تطق سماعها تشتكي لك كم هي أم سيئة؟ |
Eğer bütün icatların anası ihtiyaçsa, burada absürtlük de babası. | TED | وإذا كانت الحاجة هي أم الاختراع، هنا، السخافة هي أباها. |
Kötü bir eş seçtin, kötü bir anne oldu, evde kalıp çocuğunu büyütmene neden oldu, ve sonra neredeyse onu öldürdü. | Open Subtitles | , اخترت زوجة سيئة , و هي أم سيئة , و هي جعلتك تبقى بالمنزل , لرعاية ابننا و التي كادت أن تقتله |
Kötü bir anne olabilir ama harika bir ajan, değil mi? | Open Subtitles | حسنا ، ربما هي أم سيئه ولكنها جاسوسه بارعه ، أليس كذلك؟ |
Üzerine gidip onun ne kadar berbat bir anne olduğunu söylememek için kendimi çok zor tutuyorum. | Open Subtitles | يتطلب الأمر كل أوقية من ضبط نفسي كيلا اتقدم وأخبرها كم هي أم فظيعة |
Kendisi bekar bir anne ve toplulukların avukatı. | TED | هي أم عزباء ، محامية مجتمع. |
Ama asıl ihtiyacı olan şey bir anne. | Open Subtitles | لكن ما يحتاجه حقا , هي أم |
Elbette, o iyi bir anne ama ben değilim! | Open Subtitles | بالطبع,هي أم جيد أما أنا فلا |
Planım Bayan Price'ın, kırık camlı ve aylardır ısıtması olmayan bir aparman dairesinde yaşayan yalnız bir anne olduğunu ve onu evden atmaya çalıştıklarını anlatmasını sağlamak. | Open Subtitles | مما يعني أني أحتاج أن أعرف ما هي خطتك خطتي هي جعل (السيدة (برايس تشرح لما هي أم عزباء |
O kadın saygın bir anne ve iyi bir dost. | Open Subtitles | (بيث كريمر) هي أم صالحة و صديقة رائعة |
- Öte yandan Jake için iyi bir anne. | Open Subtitles | لكن من ناحية أخرى,هي أم جيدة لـ(جايك) |
Bayan Woodbury sadece genç oğluyla yaşayan bekâr bir anne. | Open Subtitles | الآنسة (وودبيري) هي أم عزباء لابن صغير. |
Jane bekar bir anne. | Open Subtitles | جين) هي أم عزباء) |
Hepsinin ötesinde öğrenmenin anası ve onun çocukları dünyanın dört bir köşesinden geldi. | Open Subtitles | قبل كل شيء أنها هي أم التعلم وأطفالها يأتي من خلال جميع أنحاء العالم. |
Amanda, Zoe'nin annesi ve Zoe de ölümsüz yaşamın anası. | Open Subtitles | أماندا هي أم زوي، وزوي هي أم الحياة الأبدية. هناك علاقة. |
O kadın, çocuğunun anası mı? | Open Subtitles | و الإمرأة, هل هي أم طفلتك؟ |
Ben bekâr ve çocuklu bir erkektim. O da bekâr ve çocuklu bir kadındı. | TED | كنت حينها أب أعزب وكانت هي أم عزباء |