"هُناك شئ" - Traduction Arabe en Turc

• şey var
• bir şey
• hiçbir şey

Size haftalar önce söylemem gereken bir şey var.
هُناك شئ كان يجب علىّ قوله منذ أسابيع مضت

Ama mahkum olduğumdan beri içime dert olan bir şey var.
ولكن هُناك شئ يبدو أنه ثقيل علىّ منذ أن تم الحُكم علىّ بالسجن

Kate, seni kaçıran kişi hakkında bize söyleyebileceğin ... herhangi bir şey var mı?
كيت ، هل هُناك شئ يُمكنك إخبارنا به عن من قام بإختطافك ؟

Çünkü gücümüzü saklayacağımız bir şey kalmadı artık.
لأنه لم يعد هُناك شئ آخر نحفظ مجهودنا لأجله

O zaman, bu konu hakkında söylemek istediğim bir şey daha var.
. حسناً , هُناك شئ أخر واحد , اريد ان اقوله لك بشأن هذا الموضوع

Tecavüz olarak nitelendirilebilecek hiçbir şey olmadı.
لم يكُنّ هُناك شئ يُمكِن أن يُفسّر على إنهُ إغتصاب.

Bunu engellemek için yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
ولا يوجد هُناك شئ تستطيعون فعله حيال هذا

Onda anlayamadığım, farklı bir şey var ve bu canımı sıkıyor.
هُناك شئ مُختلف بشأنها ، والذى لا أفهمه بشكل جيد وهذا يُغضبنى

buna küçük, yetersiz, gurme restoranları da dahil, üzerine alınma Joe, ama burada nadir görülen özel bir şey var.
كـ، حسناً، مطاعِم صغيرة مُفتَقِرة إلى الذوّق، لا إساءة يا "جو"، ولكن هُناك شئ مُميز للغاية هُنا، نادر للغاية.

Bilmem gereken başka bir şey var mı?
هل هُناك شئ آخر أحتاج معرفته ؟

Pekâlâ Sevimli Ayıcık buradaki gruba söylemek istediğin bir şey var mı?
لذا , (كير بيري) , هل هُناك شئ تريدين.. قولَه لمجموعتنا هنا؟

Bana söylemek istediğin bir şey var mı?
هل هُناك شئ تودّين قوله لي ؟

Size göstermek istediğim bir şey var.
هُناك شئ أود أن أعرضه عليكِ

- Bilmem gereken bir şey var.
هُناك شئ أحتاج إلى معرفته

Yetişmem gereken bir tekne ile beni eve götürecek 5 tane falan uçak var, ama gitmeden önce bir şey söylemek istiyorum, olur mu?
يجب أن ألحق القارب، و، حوالي خمسة طائرات سأركبهُم لكي أصل للمنزل، ولكن هُناك شئ أحتاج لقوله، حسناً ؟

Arabanın bir uzun arka lambası vardı ama öyle bir şey olmadığını düşünmeye başladım.
كان للسيّارة إضاءة خلفية واحدة فقط و لكنّي بدأت أعتقد أنّه ليس هُناك شئ كهذا

Tolliver'in patronuna karşı kullanabileceğimiz bir şey olmalı.
لا بد أنّ هُناك شئ نستطيع إستخدامه ضد رئيس توليفر

- Bir meyve gibi çürüyecek ve bu konuda elimden hiçbir şey gelmiyor.
وليس ... ليس هُناك شئ لأفعله بخصوص الأمر

"Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu" dedi.
{\pos(190,240)} أخبرنا، لم يكُن هُناك شئ يُمكنُنا فِعلهُ.