Hayır, bana zorla yaptırmaya çalıştığın şey-- yanlış olan bu. | Open Subtitles | كلاّ، ما كُنت تُحاولين إجباري للقيام به، هذا هُو الخطأ. |
- şu an ihtiyacın olan tek şey şu dolaptaki viski. | Open Subtitles | العنوان الوحيد الذي تحتاجه حاليًا هُو موقع الخمر في تلك الخزانة. |
onun da malzemeyi ülkeye sokmak için bir yola ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | كان هُو بحاجة لطريقة لإدخال المنتج إلى البلد. |
İlki, altta yatan başka bir hastalık veya rahatsızlığın semptomu değil; rahatsızlığın Kendisi. | TED | الأول ليست له أعراض مرض أساسي أو إصابة أو حالة؛ هُو بذاته الحالة. |
Bilmediğiniz kısmı ise, katilin bu odada bizlerle birlikte olduğu. | Open Subtitles | ما لمْ يُقل لكم هُو أنّ القاتل في هذه الغرفة. |
Yapabileceğimiz en iyi şey, o kanıtın hatalı olduğunu kanıtlamak. | Open Subtitles | أفضل شيءٍ بإمكاننا فعله هُو الإثبات أنّ تلك الأدلة خاطئة. |
Benim bu zamana kadar öğrendiğim tek şey ne zaman soru sorulmaması gerektiğidir. | Open Subtitles | حسناً، الشيء الوحيد الذي تعلمتُه، هُو أن تعرف متى تتوقف عن طرح أسئلة. |
İşte aramızdaki büyük fark da bu. | Open Subtitles | أترى، هذا هُو الفرق الشّاسع بيني وبينكَ. |
Asıl başarılı olma sebebim ise; başarısızlığın hemen ardından en baştan başlamamdır. | Open Subtitles | السبب وراء كوني ناجح هُو لأنّ في أعقاب الهزيمة، أبدأ من جديد. |
Yani internette birine kinlenmek adam öldürmek için geçerli bir sebep mi? | Open Subtitles | إذًا هذا الحقد بدأ عبر الإنترنت، هل هُو كافي لقتل شخصٍ ما؟ |
Eskiden galeride olan tüm sanatçılar da... O, 5 parça satardı. | Open Subtitles | هُو قد يبيع خمسة لوحات، ويريدون أن يعرفوا سبب عدم بيعه ستّة لوحات. |
Yani Fink'den hep sahteleri mi aldınız? Aynı zamanda zevki olan eşler için orjinal işleri de tedarik ederdi. | Open Subtitles | كلاّ، هُو يُقدّم الأصليّة أيضاً للأزواج أصحاب الأذواق. |
şu anda defterin kendisine ait olduğunu inkar etmekle meşgul. | Open Subtitles | الآن هُو يُحاول أن ينفي أنّ دفتر الحسابات له. |
Yani şu ana kadar en beteri bir laboratuara girip birkaç fareyi serbest bırakmış. | Open Subtitles | أقصد، أسوأ ما قد فعله أحدهم هُو إقتحام مُختبر لتحرير مجموعة من الفئران. هل وجدتِ أيّ شيءٍ؟ |
Garip. onun üzerinde hâlâ çalışıyoruz. | Open Subtitles | ما يُمكننا الإستفادة من مُساعدتك به هُو مع الكتب المفقودة. |
Kendisi domuzları sikip, orospuları avlarken işleri onun yerine yürütecek birini. | Open Subtitles | بينما يصطاد هُو الخنازير و يسعى خَلف العاهرات. |
Kendisi artık bilgisayar korsanı değil, o bir katil. | Open Subtitles | هُو ليس مُخترقاً بعد الآن، بل هُو قاتل الآن. |
O ise beni şahsi ponpon kızı olarak görmek istiyordu. | Open Subtitles | لقد ذهبتُ إلى التصوير و هُو أرادنى أن أكُون مُشجعته الخاصة. |
tek istediğimiz her şeyi açıklığa kavuşturana kadar bize mühlet vermeniz. | Open Subtitles | جلّ ما نطلبه هُو التأجيل حتى نعمل على تصفية كلّ هذا. |
İşte yine başlıyoruz. Ben zayıfım, değil mi? | Open Subtitles | ها هُو الأن, انا ضعيفة جداً, أليس كذلك ؟ |
Fakat Asıl söylemek istediğim seni böcek gibi ezdiğim için özür dilerim. | Open Subtitles | لكن المغزى هُو أنا آسفة لأنّني , لأنّني سحقتُكِ بقسوة كأنّكِ حشرة |
Dedektif, adam cinayet için sebep arıyor. Hepsi bu. | Open Subtitles | أيتها المحققة، هُو يبحث عن سبب للقتل وهذا هو. |
Artık Kral'ın Kilisenin Başı olduğu fikrine katılmıyor musun? | Open Subtitles | وهَل تخَالِف بِأن المَلِك هُو الرئِيس الأعلَى لِلِكنيسَه الآن؟ |