Ben burdayım ve Kuzey Kore'nin ABD'yi provoke ettiğini okuyor ve duyuyorum. | TED | وأنا في هذا المكان حيث أقرأ وأسمع عن استفزار كوريا الشمالية للولايات المتحدة. |
Umudu, hayatını istediği şekilde yönlendirme yetisine sahip bir kadını duyuyorum. | Open Subtitles | أنا اسمع الأمل وأسمع امرأة يمكنها أن تصبح أي شيء تريده في حياتها |
Gece, saat 1 gibi işe giderken bazen etrafta sesler duyuyorum. | Open Subtitles | عندما أحضر إلى العمل الساعة 1: 00 صباحًا. وأسمع ضوضاء خافتة هنا وهناك. |
Konuyu sizlere açıp insanların fikirlerini ve neler yapılabileceğiyle ilgili düşüncelerini duymak istiyorum. | Open Subtitles | أريد مناقشة الموضوع معكم الليلة وأسمع مقترحاتكم وحلول حول كيف يمكننا فعل ذلك |
Onların gözleriyle görmek... kulaklarıyla duymak... zamanı nasıl yaşadıklarını... ölümü nasıl keşfettiklerini... aşkı nasıl hissettiklerini... ve dünyayı nasıl algıladıklarını kavramak. | Open Subtitles | أن أرى من خلال أعينهم وأسمع من خلال آذانهم ولكي أفهم كيف يواجهون الزمن؟ |
Gel ve dinle. | Open Subtitles | تعال وأسمع |
# I hear them scratching like I don't know better | Open Subtitles | وأسمع عوائهم، ولا أدري من الأفضل |
Ayak seslerini duyuyorum ama arkamı döndüğüm anda ortadan kayboluyorlar. | Open Subtitles | وأسمع خطوات تطاردني. ألتفت إلى الوراء، فلا أجد أحداً. حسناً إن كان هذا صحيح فعلاً، طالما يظنون |
Ve insanları yıllar öncesine götürecek şeyler duyuyorum | Open Subtitles | وأسمع أشياء بوسعها أن تزج قائليها في السجن لسنين |
"Uzunca süre, şiddetlice tartıştılar ve şimdi bile tartıştıklarını duyuyorum. | Open Subtitles | "تجادلوا في الأمر طويلاً" "وناقشوا الأمر بقوة" "وأسمع أنهم ما زالوا يناقشون الأمر الآن" |
(Kahkahalar) Mısır'da 4.600 yıl öncesinden birbirine küfreden komşuları duyuyorum. | TED | (ضحك) وأسمع عن جيران يسبون بعضهم بعضاً منذ 4,600 عام في مصر. |
Sürekli sesini duyuyorum. | Open Subtitles | وأسمع صوتك طوال الوقت |
Sarah'yla ilgili, şeyler görüyorum ve duyuyorum. | Open Subtitles | أظل أرى أشياء وأسمع أشياء... من سارا... |
Oradaki elemanlar fikirlerini duymak için can atıyorlar. | Open Subtitles | وأسمع أفراداَ هناك متلهفون تماماَ لسماع أفكارك |
Ben babamı arardım. Sesini duymak ve ondan özür dilemek için. | Open Subtitles | كنت سأتصل بأبي وأسمع صوته وأقول له بأنني أسف. |
Bundan dolayı kendim gelip Bay Bra'tac'ın diyeceklerini duymak istedim. | Open Subtitles | لهذا قررت أن آتي وأسمع ما لدى السيد (بريتاك) بنفسي |
Onun suratını bir kez daha görmek ve sesini duymak zorunda kaldım. | Open Subtitles | علي أن أرى وجهك ثانية وأسمع صوتك |
Eve ağlayan bir bebeği duymak için mi geldim? | Open Subtitles | أحضر إلى المنزل وأسمع بكاء الطفل ؟ |
Çeneni kapa ve dinle, Jim. | Open Subtitles | أخرس وأسمع يا (جيم). |
- Kapa çeneni ve dinle. | Open Subtitles | -أسكت وأسمع |
I hear them scratching like I don't know better | Open Subtitles | وأسمع عوائهم، ولا أدري من الأفضل |
Tatil karnavalına biletim var. Güzel bir hayvanat bahçesi olduğunu duydum. | Open Subtitles | لديّ تذاكر لكرنفال الأعياد هذا، وأسمع أنّ لديهم حديقة حيوان ظريفة |