sadece bir anlama geliyor, albay pes etmeyecek. | Open Subtitles | هذا يعني شيئاً واحداً فقط الكولونيل لم يستسلم |
Sarhoştum, ama sadece bir banka soyduğuma eminim. | Open Subtitles | كنت ثملاً , ولكني واضح سرقت بنكاً واحداً فقط |
Işçilerin rejimine önderlik edecek sadece bir adam var | Open Subtitles | هناك إنسان واحداً فقط يمكنه قيادة أي نظام عمّالي |
O kutulardan tek bir tanesi bile yedi ceddimize yeter. | Open Subtitles | حتى واحداً فقط من تلك الصناديق سيكون بمثابة ضربة معلم. |
Aklına gelen tek bir şey vardı. | TED | كان هناك شيئاً واحداً فقط تفكر في القيام به |
Bu bir seçim değildi yapmak zorundaydık, çünkü sonuçta, sadece tek bir esasa hizmet edebiliriz. | TED | يجب ألا يكون هذا خيارًا علينا اتخاذه، لأنه في نهاية المطاف، يمكننا أن نخدم سيداً واحداً فقط. |
Çiftini değil, sadece bir tanesini. Bu beri gerçekten çok kızdırdı. | Open Subtitles | لم يأخذوا الزوج، بل أخذوا واحداً فقط لكي يثيروا حيرتي |
Biliyor musun ben orada sadece bir köpek görüyorum. Sanırım içkiyi fazla kaçırmışım. | Open Subtitles | هل تعلم, عندما أرى كلباً واحداً فقط, أعرف أنني أفرطت كثيراً بالشرب |
Umarım, burada ona karşı sadece bir kişinin olduğunu bilmiyordur... bir ihtiyar adam. | Open Subtitles | أتمنى ألا تعرف أن هناك رجلاً واحداً فقط ضدها.. رجل عجوز |
Lütfen F.B.I. adamı, bizi hapse atmayın. sadece bir hata yaptık. | Open Subtitles | أرجوك لا تزج بنا في السجن ارتكبنا خطأ واحداً فقط |
sadece bir soru bırakır Yani - bu a'good 'tarih veya a'great' tarih oldu? | Open Subtitles | إذاً هذا يترك سؤالاً واحداً فقط هل كان هذا موعداً جيداً أو موعداً عظيماً ؟ |
Ne kutusu kullandığını bilmek istiyorum. Onun için bir tane yaptın, öyle değil mi? sadece bir tane. | Open Subtitles | أريد أن أعرف ما نوع الصندوق الذي يستعمله لقد بنيت واحداً فقط لك، أليس كذلك؟ |
Şanssızlık. sadece bir kişiyi vuracaktınız. | Open Subtitles | إختيار صعب كنتم ستقتلون رجلاً واحداً فقط |
Geiger 8000 alfa parçacığından sadece bir tanesinin bunu yaptığını hesapladı. | Open Subtitles | حسب جيجر أن واحداً فقط من كل8000 جسيم ألفا سوف يفعل ذلك |
Görüyorsunuz ki, hepimiz kütleçekimin tek bir şey yapan bir kuvvet olduğu fikrine alışkınız, cisimleri birbirine çektiği fikrine. | TED | كما ترون ، فقد تعودنا ان الجاذبية هي قوة تفعل شيئاً واحداً فقط تسحب الاشياء مع بعضها |
Sadece tek bir şey yanlış gidiyor, yüz tane şey doğru gidiyor. | Open Subtitles | شىءً واحداً فقط لم يكن على مايرام, يقابله مئات الأشياء الأخرى التى تمت بطريقة صحيحة. |
Aklımı oynatmak üzereydim ve tek bir şeyden emindim. | Open Subtitles | ذهني كان يسرع ميل في الدقيقة أنا عرفت شيئاً واحداً فقط |
Benim vücudumda, bence sadece tek bir kadını etkileyebilirsin. | Open Subtitles | مع جسدي, أعتقد أنك ستجذب نوعاً واحداً فقط |
Bu doğru mu? Veya sadece biri? Belki de ikisi? | Open Subtitles | أهذا صحيح أم كان واحداً فقط أو ربما اثنان؟ |
Hepinizin evine ihtiyacım yok, bir tane yeter. | Open Subtitles | لست أريدكم جميعاً أن تبيعوني منازلكم أريد منزلاً واحداً فقط |