Nedeninin belli olduğunu sanmış olmalıyım. Soygun sahici gibi durmalı. | Open Subtitles | ظننت أن هذا بدا واضحاً لابد أن تبدو السرقة واقعية |
Buraya iyi niyetle gelmiş olabilirsiniz ama sadakatinizin yeri belli. | Open Subtitles | ربما حظرتي هنا بنوايا طيبة لكن ولائك يبدو واضحاً جداً |
Dün gece onun size duygusal olarak bağlandığını açıkça gördü. | Open Subtitles | كان واضحاً جداً إليه ليلة أمس بأنها أصبحت متورطة عاطفياً |
Yabancıların önünde yemek yedirilmesinden hoşlanmadığın göz önünde bulundurulursa cevap çok açıktı. | Open Subtitles | لأنك تكره الغرباء ولا تحب أن تأكل أمام الناس بدى الأمر واضحاً |
Evet, bu çok bariz ve bunun normal olarak gerçekleşeceğini düşünüyoruz, ancak olmuyor. | TED | الآن هذا يبدو واضحاً جداً، و نحن نظن انها طبيعياً ستحدث، لكنها لا تحدث. |
Efendim, bomba patladı, bu belliydi. | Open Subtitles | سيدي , القنبلة إنفجرت ذاك الى حد كبير كان واضحاً |
Aksini düşündürecek kesin bir durum olmadıkça, içlerinden herhangi birinin hedef olabileceğini varsayacağız. | Open Subtitles | إن لم نقدر أن نحدد محفزاً واضحاً, سوف نعتبر اي واحد منهم هدفاً. |
O lanet sergide, ona onunla birlikte olmak istediğimi açık açık belli ettim. | Open Subtitles | .. جعلّت الأمر واضحاً في ذلك المعّرض السخيف بأني أريد أن أكون معه |
belli ki uyuşturucu ticaretinden gelen parayı aklamak için iyi bir yol. | Open Subtitles | في أفلام حركة منخفضة الميزانية مما يبدوا واضحاً أنها طريقة جيدة جداً |
Beynin her ilgili bölümüne bir renk atıyorum. Çok belli zaten, gerçekten. | Open Subtitles | أني أعطي كل جزء من الدماغ لوناً معيناً أنة شيئاً واضحاً تماماً |
Benim görüntümden nefret ettiğini çok açıkça belli ediyorsun. | Open Subtitles | أنت تجعل الأمر واضحاً للغاية إنك تكره النظر إلى |
Hep kendimizi suçladık ama hangi silindirin çalışmadığı belli galiba? | Open Subtitles | لطالما لمنا أنفسنا، لكن أعتقد أنه واضحاً أي جزء كان معطلاً |
Fakat sizin yardımınız olmazsa, bu sefer çok bariz belli olacak. | Open Subtitles | لكن أظن سيكون هذا واضحاً إن لم نحصل على مساعدتك |
Ve saat üç civarında Büyük hatam için cezalandırıldığımı açıkça anlamıştım. | Open Subtitles | و في الثالثة صباحاً تقريباً أصبح واضحاً أنه يعاقبني لغلطتي الكبيرة |
Siz bir hastayla beraberdiniz ve açıkça bölmememi ifâde ettiniz. | Open Subtitles | أنت كُنْتَ مَع مريض، وأنت جَعلتَ الأمر واضحاً لا للمُقَاطَعَة. |
Goblen (dokuma resim) Orta Çağ'da çok yaygındı, hatta 18. yüzyıla kadar geldiler. Bunun nedeni oldukça açıktı: | TED | كانت المنسوجات منتشرة بكثرة في العصور الوسطى وحتى أواخر القرن الثامن عشر وقد كان السبب واضحاً |
Klinik sonuca hızla ulaşmak için yapılması gereken çok açıktı. Sorun hakkında farklı düşünmek zorundaydım. | TED | ليؤتي ثماره سريرياً بسرعة لقد كان واضحاً: علي أن أفكر في هذه المشكلة بطريقة مختلفة |
Çok geçmeden, hava bariz kararmıştı. | TED | بعد فترة قصيرة، كان واضحاً أنّ الظلام قد خيّم. |
belliydi. Beni sürekli erkeklere hediye almaya gönderirdi. | Open Subtitles | كان ذلكَ واضحاً كانت ترسلني لشراء هدايا رجالية |
Babam asla hiç bir şeyi kesin yapmaz çünkü kendi inançlarımızı şekillendirmemizi ister. | Open Subtitles | ابينا لا يجعل الامر واضحاً باستمرار لأنه يريد منا أن نشكل معتقداتنا الخاصة |
19. yy'da bu bazı insanlar için açık ve netti; kabloların ve elektriğin devrimi yeni bir yolculuğa başlıyordu. | TED | قد يبدو الأمر واضحاً للبعض في القرن 19؛ ثورة الأسلاك و الكهرباء كانت لا تزال قيد البناء. |
Suçlamadan ziyade, açıklığa kavuşturulması gereken belirsiz davranışlar. | Open Subtitles | بعض التصرفات الغامضة لإكون واضحاً أبعد ما تكون عن الإتهامات |
Bayan Boatman, doğmamış çocuğunun, babasının kim olduğunu söylediğinde alaka ortaya çıkacaktır. | Open Subtitles | التعلق سيكون واضحاً عندما تقوم السيدة بالإعتراف بهوية أب طفلها الغير مولود |
Asla yeğenimi olumsuz etkileyecek biçimde davranmayacağımı açıkça ifade etmek istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أجعل هذا واضحاً أنني لن أتصرف بطريقة ستؤثر بولد أخي بطريقة سلبية |
Size apaçık ortada gelebilir: hiçbir uçağımızda iniş takımları yok. | TED | قد يكون ذلك واضحاً لكم ليس لدى أي من طائراتنا دولاب هبوط |
Bu akşam aileden bahsetmek istemediğim yeterince açık olmalıydı. | Open Subtitles | ينبغي أن يكون واضحاً لا أريد التحدث عن العائلة الليلة |
Buradan zorlu bir kaçış girişimine kalkışmam gerektiğini iyice anladım. | Open Subtitles | أصبح الأمر واضحاً لي يا مذكراتي لابد أن أحاول الهرب |
Ve bana karşı dürüst olduğu konusunda hiç şüphe yoktu. | Open Subtitles | ولم يكن هُناك أي أرتياب بإنه كان واضحاً وصريحاً معي. |
Hatta çok yakın genetik akrabalarımız, Neanderthallerin bile sosyal öğrenme yeteneklerinin olduğu aşikar değildir. | TED | ليس حتى واضحاً أن أقرب الأجناس لنا جينياً، بشر النياندرتال، كان لديهم تعلم اجتماعي. |