Çocukları da alıp Pazar'a kadar ailesinin sahildeki evine gidecek. | Open Subtitles | إنّها ستأخذ الأطفال إلى بيت والديها الشاطئيّ حتى الأحد المقبل. |
Polis Maggie'yi ailesinin evini havaya uçurmaya çalışmaktan gözaltına almış. | Open Subtitles | ماغي، تم احتجازها من قِبل الشرطة لمحاولتها تفجير بيت والديها |
ailesi biriyle konuştuğunu duyduktan sonra çekip gitmiş. Hayalet,Daniel miymiş? | Open Subtitles | لقد هربت من والديها بعد أن سمعاها تتحدث لشخص ما |
ailesini yok sayıyor ve bir çeşit staj yüzünden tüm yarıyılı boşa harcıyor. | Open Subtitles | إنها لا تطيعني، أو تطيع والديها لقد جاءت منذ شهر لتخضع للتدريب هنا |
Babası yaşlandıkça Anna ve kocası, imparatorluk görevlerinde ailesine yardımcı oluyorlardı. | TED | بما أن والدها بدأ يكبر في السن، ساعدت آنا وزوجها والديها مع واجباتهم الإمبراطورية. |
Evden taşınmam istenmişti. Çünkü ev arkadaşlarımdan biri durumumu ailesiyle paylaşmıştı. | TED | وقد طلبوا منى المغادرة لأن إحدى صديقاتي اخبرت والديها عن حالتي. |
Bir kadının, Shiege'nin yaşına gelince, ailesinden ayrı, kendine göre bir yaşantısı oluyor. | Open Subtitles | المرأه لديها حياتها الخاصة مستقلة عن والديها عندما يصبح المرء بسن شيغي |
Ama Samantha şu an komada. ailesinin de mazereti var. | Open Subtitles | و لكن سامانثا في غيبوبة و والديها لديهم حجة غياب |
ailesinin katledildiği gece abisine sunduğu mazereti de geri çekiyor. | Open Subtitles | حتى سحب حجة الغياب التي أعطتها لأخيها ليلة مقتل والديها |
Onu ilk defa, ailesinin bizim şerefimize verdiği özel bir yemekte giymiştim. | TED | أرتديته للمرة الأولى في عشاء عقده والديها على شرفنا |
Sırf çoktan mezun olması gerektiğini ailesi fark edecek mi görmek için. | Open Subtitles | لرؤية إذا ماكان والديها سيهتمون بها من المفترض أنّها قد تخرجت بالفعل |
Masalların gerçek olduğu, saldırgan ve kötü güçlerden ailesi tarafından korunduğu bir yer. | Open Subtitles | من حكايات حقيقية، حيث كانت محمية من قبل والديها من القوى العنيفة والرهيبة. |
ailesi bunun hakkında düşündü, ve sonunda ona güvenerek, ona inanmaya karar verdiler | TED | والديها فكروا في ذلك، وأخيراً، لمصلحتهم, قرروا أن يصدقوها. |
ailesini ayarladığını, ve yemeğe davetli olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالت أنها أعدت والديها و أنك مدعو للعشاء |
ailesini görmek onu üzdüğü için bir süre onları tekrar görmemesini öneriyoruz. | Open Subtitles | وبما أن وجود والديها يثيرها فنحن نقترح ألا تراهما لفترة |
Onun ailesini bulmanı istiyorum. Genç acemi Rahibe Yvonne. | Open Subtitles | أريدك أن تجد والديها الراهبه الصغيره هى الأخت أيفون |
Noriko önceki gece gizlice eve girerek uyuyan ailesine elveda dedi. | Open Subtitles | رجعت نوريكو لبيتها أمس لتدعو لوداع والديها النائمين |
ailesine veda telefonu açmaya zorlanmadan önce işkenceye uğramış, taciz edilmiş ve elektrik verilmiş. | Open Subtitles | من الواضح أنا عذبت تم الاعتداء عليها جنسيا ،وكهربت قبل أن يتم إجبارها على القيام برسالة هاتفية لوداع والديها |
Hatırladığım kadarıyla o kız ailesiyle birlikte bir kaç yıl önce Almanya'ya taşındılar. | Open Subtitles | فتاة، كما أعرف أنا غادرت إلى ألمانيا مع والديها منذ أكثر من سنة |
Buradaki kayıtlara göre 12 yaşındayken ailesinden kaçırılmış. | Open Subtitles | قيل انها خُطفت من والديها عندما كانت فى الثانية عشر |
ve erkek kardeşi de 8 yaşındaymış, ebeveynleri ise kayıpmış. | TED | وكان أخوها ابن 8 أعوام وكانت قد فقدت والديها .. |
Çünkü birçok Amerikalı ve genel olarak pek çok insan gibi Anne babası bir araya gelmediği için var olamayabilirdi. | TED | لأنه مثل الكثير من الأمريكيين والكثير من البشر عمومًا، ربما لم تكن لتوجد لولا التقاء والديها |
Fakat babasının bu kararı aklını altüst etmiş. | Open Subtitles | لكن عقلها لم يكن مستريحاً بسبب قرار والديها |
ebeveynlerinin ona emo dediğinden bahsetti ve 2 hafta boyunca kampa gitmesi gerektiğinden. | Open Subtitles | قالت بأنّ والديها دعوها بالإيمو . وأنّها اضطرت لتذهب إلى المخيم لمدة أسبوعين |
Annesiyle babası ayrılmış. O yüzden bütün vaktini bizim evde geçiriyormuş. | Open Subtitles | والديها أنفصلا لهذا تقضي معظم الوقت في منزلنا |
7 yaşına geldiğinde annesi ve babası nükleer atıklardan kanser olup ölmüşler. | Open Subtitles | و فى عمر السابعةُ , فقدت كلا والديها بسبب سرطان الغدد اليمفاوية |
Anne babasını ziyaret ediyoruz, ikisi de beyaz, nişanlım da beyaz oluyor. | TED | نزور والديها الإثنين من ذوي البشرة البيضاء وهذا الذي يجعلها بيضاء |
Ve bunlarda karımın Anne-babası Saunder'lar, Cleveland/Ohio'dan. | Open Subtitles | و هؤلاء والديها من كليفلاند بأوهايو |