| Ve bunu yapmasının tek nedeni beni bir şeylerden korumak istemesi. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعله يفعل ذلك هو لحمايتي من شئ ما |
| Ve onlara bu imkanları sağlayabilmemizin tek nedeni sizler gibi cömert Hristiyanların bağışları. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي يجعلنا نساعدهم هي التبرعات السخيّة من فاعلي الخير المسيحيين مثلكم |
| Ayrıca aksini düşünmelerinin tek nedeni biz zavallı kamu görevlileri her zaman gelecekte rüşvet verecek yağlı özel sektörler araması. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي يعتقدون أنه يميل في الاتجاه الآخر هو أننا فقراء، موظفي القطاع العام نتطلع دائما عن بعض الدهون |
| Sana o kartı vermemin tek sebebi hiç kimsenin sana kart vermemesiydi. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي اعطيتك بطاقة عيد الحب لأن لم يعطيك أحداً |
| Öncelikle çekici çoktan yükselttim, ve zili çalamamamın tek sebebi oyunun hileli olması. | Open Subtitles | لقد رفعت المطرقة مسبقاً والسبب الوحيد الذي لم يجعلني اضرب الجرس هو أن اللعبة بذاتها معطلة |
| Onunla ilgilenmenin tek nedeni de şu saçma sapan taşıyıcı annelik önerisi. | Open Subtitles | لا أحد طلب منك شئ والسبب الوحيد الذي يهمك بأمي |
| Şu anda, yaşamamızın tek nedeni bu geçici ateşkes. | Open Subtitles | الآن, والسبب الوحيد الذي ما زلت حيا وبسبب هذا الخلاف. |
| Ve seni evlatlık olarak vermemizin tek nedeni hiç paramızın olmayışı. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلنا نسلمك للتبني هو أننا لم نكن نملك المال |
| Şu anda hayatta olmamın tek nedeni sizlersiniz. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي يجعلني أتنفس الآن هو أنتم. |
| Bu görevi kabul etmemin tek nedeni hayatlarını geri almak isteyen insanların bunun için savaşacağına olan inancımdı. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلني أوافق على التجمع هو اعتقادي بأنه محفز لأشخاص أرادوا استعادة حياتهم |
| Bundan söz etmemin tek nedeni, nedenini bulmak. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي اريد ان افكر فيه لاجل ان نفكر لماذا؟ |
| Size de benzer bir mektubun gelmemesinin tek nedeni sistemle oynamanızdı, | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي منع الهيئة من إرسال خطب تحذيري مطابق هو بسبب تحايلكم على النظام |
| Bu kasabadaki herkesi tanırım o yüzden buraya gelip kütüphaneyi kullanıyorlarsa bunun tek sebebi kablonun bozulmuş olmasıdır. | Open Subtitles | أنا أعرف كل من في المدينة والسبب الوحيد الذي يجعلهم يستخدمون المكتبة هو عندما ينقطع إرسال الكابل |
| Ve şu anda şehirden ayrılmayı düşünebilmemin tek sebebi Oliver'ın iyiye gitmesi. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي يخوّلني أن أترك المدينة الآن هو أن أوليفر أصبح بحالة أحسن بكثير |
| Ve silah taşımasının tek sebebi ise soygunu durdurmak için kullanmış olması. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلنا نعرف بأنه بحوزته سلاح بسبب أنه إستخدمه ليوقف سرقه |
| Ollie'nin bizim kuyuyu kullanmamıza izin vermemesinin tek sebebi kendisinin ve ekibinin baştan ayağa silahlanmış olmasıydı. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي دفع أولي الى قطع المياه عنا هو أنه وجماعته كانوا مسلحين بشكل ممتاز |
| "Silahımı kendime doğrultmamamın tek sebebi kendime verdiğim sözdü: | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلني بأن لا أنتحر , هو بسبب وعد قطعته |
| Yüzüğü tanımamın nedeni de... okula girip, tekrar dışarı çıkamadığı günden önce... | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلني أتذكره هو أنه الخاتم الذي قدمه كيث لكارين عندما خطبها |
| Daha fazla yememesinin nedeni de, uyumakla meşgul olması. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي لا يأكل فيه هو إنشغاله بالنوم. |
| Bütün bunları atlatabilmemin tek nedeni de... | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلني اتخطى أيا من هذا نحن؟ |