Çocuklarım için en iyisini yapıyor, onları güvende ve mutlu hissettiriyorum. | Open Subtitles | أبذل قصارى جهدي من اجل أطفالي واحاول أن أشعرهم بالأمان والسعادة |
Ayrıca, asalet, sevgi ve mutluluk ister. Ve bunları başkalarına vermek bizim işimiz. | TED | وايضا يحتاج-- يحتاج الكرامة, الحب والسعادة. وهذه وظيفتنا ان نوصل هذه الامور للاخرين. |
Hak ettiğiniz şans ve mutluluğu bulmanız dileğiyle. | Open Subtitles | أريد أن أتمنى لكما كل التوفيق والسعادة التي تستحقانها |
Onların mutlu ve gururlu yüzünü gördüğünde.. | Open Subtitles | عندما ترى الفخر على وجه أبيك والسعادة على وجه أمك |
Gerçekten akla gelebilecek her şeyi isteyebilecekken, hepsi sağlık, mutluluk ve aşk istedi. | TED | حتى عندما سنحت لهم الفرصة لطلب أي شيء على الإطلاق، طلبوا جميعًا الصحة والسعادة والحب. |
Ve biz bunu özgür seçimlerle kişisel hakların, mutlulukla kişisel tatminlerin olduğu bir modele çevirdik. | TED | وقد بدلنا هذا النموذج لنموذج الاختيار الحر وحقوق الفرد، والشعور بالرضا والسعادة. |
-sağlık ve mutluluğa kaldıralım. -Komik adam. | Open Subtitles | لمولي وكارل للصحة والسعادة هو مضحك |
'Biliyor musun' testi duygusal sağlık ve mutluluğun tek ve en önemli belirleyici testiydi. | TED | اختبار "هل تعرف" كان أكبر متنبئ. للصحّة النفسية والسعادة. |
Görüyorsun işte Jim, Andy'nin kardeşlerinden biri onunla ve kız arkadaşıyla çıkıp onun yeni bulduğu sevgisini ve mutluluğunu paylaşıyor. | Open Subtitles | هل سمعت، احدى خوات اندي ذهبت معه ومع خطيبته وتشاركوا الحب والسعادة |
Güvende ve mutlu olduklarında öğrenmek istiyorlar. | TED | فهم يرغبون بالتعلم متى شعروا بالأمان والسعادة. |
Bilmeni istiyorum ki, söylediğin her şeyi dinledim senin ihtiyaçlarına saygı duyuyorum ve kendini güvende ve mutlu hissetmen için her şeyi yaparım. | Open Subtitles | أريدك أن تعلم أنني سمعت كل شيء قلته وأنا أحترم احتياجاتك وسأفعل أي شيء لأجعلك تشعل بالأمان والسعادة |
Bir dakika yani... benim de kendimi güvende hissetmemi ve mutlu olmamı istemez misin? | Open Subtitles | انتظر.. ألا تريد أن تجعلني أشعر بالامان والسعادة أيضاً ؟ |
Aksine, hassasiyette bol çekicilik ve mutluluk vardır. | TED | على النقيض، هناك الكثير من السحر والسعادة في الرِّقة |
ve mutluluk denklemin tamamen farklı bir ucu. | TED | والسعادة هي طرف أخر مختلف تماماً من المعادلة. |
Bunca zamandır sana başarı ve mutluluğu aynı anda yakalamanın mümkün olduğunu söyledim. | Open Subtitles | كنت أخبرك دائماً بأننا نستطيع الحصول على كل شيء النجاح والسعادة |
İlgileniyorum çünkü sen benim için çok önemlisin ve iki kişinin, aşkı ve mutluluğu bulduğunu bilmek beni çok mutlu eder. | Open Subtitles | أهتمّ لأنك تعني الكثير بالنسبة لي ومعرفة أن يجد شخصان الحبّ والسعادة يشعرني بالإرتياح |
Hiç birşeye sahip olmasak bile mutlu ve özgür yaşıyoruz. | Open Subtitles | ليس لدينا أي شئ لنعيش مع الحرية والسعادة |
Hiç birşeye sahip olmasak bile mutlu ve özgür yaşıyoruz. | Open Subtitles | ليس لدينا أي شئ لنعيش مع الحرية والسعادة |
Demokrasi, mutluluk ve özgürlük dolu bir gelecek için. | Open Subtitles | ومن أجل مستقبل مليء بالحرية والديمقراطية والسعادة |
Tıpkı bir masallardaki gibi hüzünlü ve masallardaki gibi mutluluk ve harikalarla dolu. | Open Subtitles | مثل قصص الخرافة هناك احزان ومثل الخرافة فهي مليئة بالإعجوبة والسعادة |
Bir masal gibi, acıyla dolu... ve bir masal gibi, harikalar ve mutlulukla dolu. | Open Subtitles | مثل قصص الخرافة هناك احزان ومثل الخرافة فهي مليئة بالإعجوبة والسعادة |
Hep aşka ve mutluluğa. | Open Subtitles | نخب الحب والسعادة للأبد |
Umuyorum bir gün, babamın bıraktığı yerden bu göreve devam edip Camelot'u huzurun ve mutluluğun merkezi hâline getirebilirim. | Open Subtitles | آمل في يوم من الأيام أن أكمل عمل أبي الجيد وأجعل (كاميلوت)مكاناً للسلام والسعادة |
Ülkemizin güvenliğini ve mutluluğunu temin eden gri adamlar için. | Open Subtitles | الذين يعملون على إيجاد الأمن والسعادة في بلادنا |
Bu maceradan kazandığımız tek şey sadece neşe, ve sonuçta neşe hayatın sonu. | TED | ما نجد من هذه المغامرة هو مجرد السعادة، والسعادة في الأخير هي منتهى الحياة. |