Bir çok doğru ve yanlış vardır hayatta. | Open Subtitles | انظر،هناك الكثير مِنْ الأشياءِ منها الخاطئ والصحيح. |
Artık iyi ve kötü arasındaki farkı bilmiyor o kadar. | Open Subtitles | إنه لا يميز الفرق بين الخطأ والصحيح بعد الآن |
Ellie ile tek bağlantımız benim ve sadece benim telefonum ile konuşabiliriz. | Open Subtitles | أيلي تريد التحدث معي والصحيح الآن صلتنا الوحيده لها هو هاتفي. |
O artık doğru ile yanlış arasındaki farkı bilmiyor. | Open Subtitles | إنه لا يميز الفرق بين الخطأ والصحيح بعد الآن |
Bu iş, doğru ve düzgün yapılacak. | Open Subtitles | هذا الشيءِ سيعمل الصحيح والصحيح. |
Ama, şey, bahsettiğiniz ortak arkadaşımızın yalnızca tek kızı sizinse iki kızınız olduğundan buna bir üçüncüyü eklemek doğru ve adil olurdu. | Open Subtitles | ولكن ، آآ ، ولكن صديقنا المشترك الذي ذكرت لا يملك سوى ابنه واحده وأنت لديك إثنتان وسيكون من الحق والصحيح أن نضيف ثالثة لما كان. |
Öyle bile olsa neşeli ve tuttuğu şeyi asla bırakmayan azimli biridir. | Open Subtitles | لكن مهما كانت تقرر ... الجيد والصحيح ، إنها ستعمل بجد مثل ذلك مثل تلك البنت المحبوبة |
Ben, küçük, sıradan bir insanım ve seninle Mary'yi beraber görünce, düşündüm ki beraber ne kadar iyi, ne kadar doğru gözüküyorlar. | Open Subtitles | إنني شخص ضئيل، شخص عادي وعندما رأيتك أنت و (ماري) معاً ظننت كم من الجميل والصحيح أن تكونا معاً |
Hepsi mevcut ve doğru . | Open Subtitles | - شكرا لكم. جميع الحاضرين والصحيح. |
Çünkü sonunda bilimsel olarak doğru olan gerçek dünyayı yeniden yaratmaya çalışmıyoruz, inanılır bir dünya yaratmaya çalışıyoruz, hikâyeyi deneyimlemek için seyircinin kendini içine gömebildiği bir dünyayı. | TED | لأن بالنهاية، نحن لا نحاول إعادة إنشاء العالم الحقيقي والصحيح علميا، وانما نحاول خلق عالم معقول، عالم يمكن للجمهور الغوص فيه ليعيشوا القصة. |
Burada neyin doğru neyin yanlış olduğuna ben karar veririm. | Open Subtitles | أنا سوف أقرر ما هو الخطأ والصحيح هنا؟ |