Kız arkadaş listen destan gibiyken benden hesap mı soruyorsun? | Open Subtitles | ان قائمة صديقاتك هي اطول منك وتسأل عن اصدقائي |
Karşıma dikilmiş böyle salakça bir soru soruyorsun? | Open Subtitles | تريد الوقوف أمام وجهي وتسأل سؤال غبي مثل هذا. |
Isabelle doğum yapmış ve bebeği görmek ister miyim diye sordu. | Open Subtitles | ايزابيل قد ولدت وتسأل اذا كنت اريد ان ارى الطفل |
Anneme neden daha sık yazmadığını soruyor. | Open Subtitles | وتسأل لماذا لم تعد تكتب إلى ماما أكثر ؟ ؟ |
Neden test ustası olup soruları sen sormuyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تكون الممتحن وتسأل الآخرين؟ |
Ya da etrafındaki arkadaşlarına ve ailene şöyle bir bakabilir ve acaba hangisini elinden alacağımı kendine sorabilirsin. | Open Subtitles | أو ماذا عن أن تلقى نظره فى الغرفه على كل عائلتك وأصدقائك وتسأل نفسك أيهم سآخذه منك |
Gerçekten bölge polisin kapıya dayanmasını ve benim neden gelmediğimi sormasını ister misin? | Open Subtitles | أتريد حقا من شرطة واشنطن أن تطرق الباب وتسأل أين كنت |
Şimdi şehrinizdeki bahsettiğiniz sorunu, fırsatı ya da mücadeleyi düşünmeye geri dönmenizi istiyorum, şehrinizde düzeltmeyi ya da var etmeyi düşündüğünüz şeye. kendinize şunu sorun, güç hakkındaki bu temel sorunlara hakimiyetim var mı? | TED | الآن أريدكم أن تعودوا لتفكروا في ذلك المشكل أو تلك الفرصة أو ذلك التحدي الذي يواجه مدينتك، وذلك الأمر الذي تريد أن تصلحه أو تخلقه داخل مدينتك، وتسأل نفسك، هل لديك أي سلطة على قضايا القوة الأساسية؟ |
Haftalardır her gün gelip ton balığı nasıl diye soruyorsun. | Open Subtitles | ثلاثة أسابيع وأنت تأتي وتسأل عن التونا |
Her gün buraya gelip aynı soruları soruyorsun. | Open Subtitles | -انظر.. أنت تأتي كل يوم وتسأل نفس السؤال |
Dün açığa satışa 100 milyon dolar gömüyor, bugün de GOS'ları mı soruyorsun? | Open Subtitles | لقد جنيتَ 100 مليون البارحة من أكبر صفقة في القرن وتسأل بشأن "الشراكة المحدودة"؟ |
Selamlarını söyledi. Durumu sordu. | Open Subtitles | ترسل تحياتها وتسأل عن الاخبار |
Her neyse. Tüm gün Rebecca gerçekten konuşkandı, Angel hakkında sorular sordu. | Open Subtitles | طوال الوقت , (ريبيكا), تتحدث كثيراً وتسأل أسئلة عن (أنجل) |
Kız kardeş Rebekah'yı bu sabah gördüm. Kilisenin etrafını geziyordu. Bana tavan arasını sordu. | Open Subtitles | رأيتُ الأخت (ريبيكا) مؤخّرًا تتطفّل في أنحاء الكنيسة وتسأل عن العليّة |
Çok da bilimsel bir şekilde değil -- Biraz çay ya da kahve hazırlıyor ve hastalara ailelere, yakınlara şunu soruyor: "Nasıl gidiyor? Size nasıl yardımcı olabiliriz?" | TED | ليس بطريقة علمية جدا - هي تقدم فنجان صغير من القهوة أو كوب من الشاي وتسأل المرضى، الأسرة، والأقارب، "ما الأمر؟ كيف يمكننا مساعدتكم؟ " |
O, tam bir enkazdı, sürekli kalan mermileri soruyor, asla yetmeyeceğinden korkuyordu. Şafak görünmeye başladığında saldıracaklarını biliyorduk. | Open Subtitles | كانت (منهارة) وتسأل كثيرا عن (الذخيرة) خوفا من أنها لاتكفي, أنا أعرف من أنهم هوجموا عند (الفجر) |
O, tam bir enkazdı, sürekli kalan mermileri soruyor, asla yetmeyeceğinden korkuyordu. Şafak görünmeye başladığında saldıracaklarını biliyorduk. | Open Subtitles | كانت (منهارة) وتسأل كثيرا عن (الذخيرة) خوفا من أنها لاتكفي, أنا أعرف من أنهم هوجموا عند (الفجر) |
Neden Belediyeye sormuyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تذهب وتسأل مجلس المدينة؟ |
Neden gelip bir de patrona sormuyorsun? | Open Subtitles | لما لا تأتى وتسأل الزعيم بنفسك ؟ |
Neden gidip diğer kızlara sormuyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تذهب وتسأل بعض الفتيات؟ |
Dr. Edwards'a sorabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك ان تذهب وتسأل د. (ادواردز) . |
Gerçekten bölge polisin kapıya dayanmasını ve benim neden gelmediğimi sormasını ister misin? | Open Subtitles | أتريد حقا من شرطة واشنطن أن تطرق الباب وتسأل أين كنت |
Bir kararla karşılaştığınızda, kendinize şunları sorun, | TED | تواجه السؤال وتسأل نفسك، "أي الأفكار تعمل بشكل أفضل؟" |