Işık ve havaya bir ara, zamanın mimari bir bekleyişi. | TED | وتعطي فسحة من الضوء والهواء وتغير مفاجىء في الجمالية العمرانية |
Evet, içten ve ilgilidir. Bense sadece seninle ilgilenmek istiyorum. | Open Subtitles | نعم، هي دافئة جداً وتعطي لكني أريد أن أعطيكِ أنتِ |
Arabalar kirada oldukları süre boyunca sigortalı ve sürücülerin ihtiyacını karşılıyor, ve ihtiyaçları ne? | TED | السيارات مؤمنة تماماً خلال الأستئجار, وتعطي السائقين ما يحتاجون إليه, وما هو الذي يحتاجونه؟ |
Bu çatlayıp larvaya dönüşen bir arı yumurtası ve bu yeni oluşmuş larvalar kendilerini besleyecek salgılara sahip olan o beyaz yapışkan maddeyle beslenerek hücrelerinin etrafında yüzerler. | TED | هذه بيضة نحلة تنفقس وتعطي يرقة وهذه اليرقات تسبح حول خلاياها وتقتات على هذه المادة البيضاء التي ترشح عن النحل |
Küçük parçalar hâlinde üretilen yiyeceklerde genellikle fazla lif bulunur ve daha iyi bir kaynak teşkil ederler. | TED | الأطعمة الطازجة قليلة المعالجة عامةً تحتوي على ألياف أكثر وتعطي وقودًا أفضل. |
Bence bu bulgular son derecede önemli ve güçlü, ve birçok insana yeni umutlar ve seçim olanakları sağlıyor. | TED | وهذه النتائج قوية للغاية كما أعتقد وتعطي العديد من الأشخاص أمل جديد وخيارات جديدة |
Fazla emir vermek ve yönetmekten, belki. | Open Subtitles | تخطط وتعطي الأوامر وتعلمنا الأدب، أليس كذلك؟ |
Daha da kötüsü, ortağın olduğunda, kafana bir elma koyarsın, ve öteki adamın elinde de bir silah olur. | Open Subtitles | وأسوأ من ذلك، إذا اشتركت مع أيّ شخص فكأنّك تضع تفاحةً فوق رأسك وتعطي رفيقك البندقية |
Siz Mumbai'e gidecek ve bu diski ajanımıza vereceksiniz. | Open Subtitles | أنت ستذهب إلى مومبي وتعطي هذا الحاسوب المرن إلى وكيلنا. |
Sınırları aşar ve daha iyi olmamız için çok geç olmadığını bize hatırlatır. | Open Subtitles | وتعطي الفرد الأمل إنه لم يفت الوقت بعد للتحسين من أنفسنا |
Hızı ve gücü arttırıyor, ve sıçrama yeteneği veriyor, yüzde otuzum kadar ağırlığı kaldırıp taşıyabiliyorum. | Open Subtitles | إنها تعزز القوة و السرعة والقدرة على القفز. وتعطي القدرة على الرفع والحمل بنسبة30 طن. |
Durum şu ki, eğer plan çalışsaydı çoğalıcıları bir yerde sıkıştırır ve Asgard'a da sorunu çözmesi için binlerce yıl sağlardı. | Open Subtitles | المقصد هو، أن الخطة نجحت يمكنها حبس المستنسخون في مكان واحد وتعطي للآسغارد مالكثير من السنوات ليحلوا مشاكلهم |
Orman insanları çevreler ve insanlar ormandan doğarlar. | Open Subtitles | الغابة تحيط بالبشر وتعطي الغابة الحياة للبشر |
Bara iniyorum ve raporu veririm. | Open Subtitles | وأنا فلدي ننكب الحانة وتعطي أوراق ببيان. |
Bu tarz önlemler elçimizin gücünü gölgede bırakır ve diplomatik görevimize ağırlık kazandırır ve, ah... bence doğru bir saygı görmemizi sağlar. | Open Subtitles | و هذه الإجراءات ستغطي مبعوثنا في القوة وتعطي وزن لمهمته، وأعتقد الإحترام |
Arkadaşımı ve beni rahat bırakırsan belki gerçek erkekler yanımıza gelebilir. | Open Subtitles | وتعطي صديقي بعض المساحه في حال ظهر رجل حقيقي |
Genellikle en iyi yapılacak şey, olduğunuz yerde kalmak... ve düşmana size gelmesi için bir neden vermektir. | Open Subtitles | العاده افضل رهانك ان تجلس مكانك وتعطي عدوك سببا لكي ياتي إليك |
Evet, çocuklara geçmişe ve geleneklere önem verme duygusunu aşılar. | Open Subtitles | أجل، وتعطي الأولاد حسّاً بالتاريخ والتقاليد |
Barıma bir tabur asker getiriyorsun, profesörün birine makineli tüfek verip mekanı başıma yıkıyorsun ve bir de teşekkür etmemi mi istiyorsun? | Open Subtitles | أنت أحضرتة وحدة عسكرية من الجنوّد إلى حانتي، وتعطي هذا البرفسور الرشاش، لكي يطلق على كل المكان، |
Evet, sonra da bir delik açıp, içinden serçe parmağını geçirirsin ve köpeğe bir kemik verirsin. | Open Subtitles | أجل وبعد ذلك يمكنك أن تفتح فيه ثقباً وتضع خنصرك فيه وتعطي ذلك الكلب عظماً |