Yani yönetmenin niye bütün yemeklerini benimle yemek istediğini anlamıyorum. | Open Subtitles | لذا لا أفهم رغبة المخرج في تناول كل وجباته برفقتي |
Bay Clayton, bütün yemeklerini odasında mı yiyor? | Open Subtitles | السيد كلايتون.. هل يتناول جميع وجباته فى غرفته ؟ |
Bay Clayton, yemeklerini yiyor, elbette. | Open Subtitles | السيد كلايتون, انه يتناول وجباته بالتاكيد |
Yani, iyileştiğinde. Söz veriyorum, yemekleri için fazladan ödeme yapacağım. | Open Subtitles | أعني عندما يتحسن , أنا أعدك سوف أدفع مبلغ إضافي من أجل وجباته |
Eve sipariş ettiği tüm yemekleri aynı Çin restoranından söylüyormuş. | Open Subtitles | هو دائماً يأكل وجباته وحيداً من نفس المطعم الصيني |
Belki acil teslimat yaptırırız, çünkü baksanıza, Dr. Masters bütün yemeklerini antika fincanda yiyormuş. | Open Subtitles | وربّما أعجّل عملية توصيلها، نظراً لأنّه يبدو وكأنّ دكتور ماسترز يتناول كل وجباته في آنية عتيقة |
Chas Tenenbaum ilk okuldan beri yemeklerini odasında yerdi zamandan kazanmak için bu daha çok bir fincan kahve olurdu. | Open Subtitles | كان يأكل وجباته" "في غرفته الخاصة "واقفا على مكتبه متناولا كأس من القهوة" |
"Evini ve yemeklerini paylaşın. Her konuda sohbet edin. | Open Subtitles | شاركه منزله ، وجباته تحدث في كل موضوع |
yemeklerini kafamda planladım zaten. | Open Subtitles | في الواقع خططت مسبقاً لجميع وجباته. |
yemeklerini getirir ve bitirdiğinde masasını toplardım. | Open Subtitles | أجلب وجباته و نظف طاولته عندما ينتهي |
- O yemeklerini düzenli yer. | Open Subtitles | -انه صارم بشأن وجباته |
Senin şu Liam Pearl'ü kesen fedai yemeklerini Kuzey Yakası'nda bir lokantada yiyormuş. | Open Subtitles | صديقك (ليام)... الجلواز الذي أصاب (بيرل)... على ما يبدو، يتناول وجباته في حانة بشمال المدينة |
Her gün ona uğrayıp yemek pişiriyor görümcesi de baba evde yokken yemekleri getiriyor. | Open Subtitles | إنها تزورهُ كل يوم وتطبخ له وجباته التي تقوم أُخت زوجها بتوصيلها له حين يكون الأب خارج المنزل |
En sevdiği yemekleri yaptı. | Open Subtitles | أعدّت له وجباته المفضّلة |