Alacakaranlık bölgeyle ilgili hâlâ bu kadar bilinmezin olması yeni keşifler için neredeyse sınırsız fırsat sunuyor. | TED | مع وجود الكثير مما لازلنا نجهله عن منطقة الغسق، فهناك تقريبا فرص غير محدودة لاكتشافات جديدة. |
İkinci ilke ise hiçbir zaman yetinmeme ilkesi ve gerçekte ne kadar iş olduğunu belirliyor. | TED | المبدأ الثاني هو مبدأ عدم الإكتفاء، ويحدد وجود الكثير من فرص العمل في الواقع. |
Çevrenizdeki bu kadar insana yardımcı olmak sizin için berbat bir şey, değil mi? | Open Subtitles | انه لمن المريح جداً وجود الكثير من الناس بالقرب منك اليس كذلك ؟ |
Bu, neden bu kadar silahın bizi beklediğini açıklamıyor. | Open Subtitles | هذا لا يفسّر سبب وجود الكثير من الرجال بانتظارنا |
Her ne kadar daha açılmamış bir sürü paket olsa da. | Open Subtitles | رغم وجود الكثير من الصناديق غير المفتوحة هنا |
Bu kadar çok erkek hibristofil olduğunu kim bilirdi? | Open Subtitles | من كان يتوقع وجود الكثير من الذكور المشتهين للمجرمون |
Bu kadar dikkat dağıtan şeylere alışık değilim. | Open Subtitles | أنا غير معتادة على وجود الكثير من الإلهاءات |
- Şey... Bu kadar dikkat dağıtan şeylere alışık değilim. | Open Subtitles | أنا غير معتادة على وجود الكثير من الإلهاءات |
Polisler etrafta koşuşturmadan bu kadar aile bireyinin ayni çati altinda olmasina alişik değilim. | Open Subtitles | لست معتاداً على وجود الكثير من الأقارب التواجد تحت سقف واحد دون مطاردة الشرطة لأحد عبر المكان |
Sohbeti güzel biriydi, diğer yandan da açık açık ırkçı görüşlere sahip biriyle bu kadar ortak yanım olması fikrine katlanamıyordum. | TED | كان منفتحًا ومن الشيق التحدث معه، لكن بالمقابل، لم أستطع تقبل فكرة وجود الكثير من القواسم المشتركة. مع شخص يحمل آراء عنصرية بذلك الوضوح. |
Her ne kadar sırtımı sıvazlayıp, bizi sokağın ortasında el ele tutuşurken yalnız bırakmak için mutluluktan kahkahalar atarak odalarına çıksalar da, Liberyalılar da neden endişelendiğimi anlamıyordu. | TED | ولا اللايبيريين حتى على الرغم من وجود الكثير من الارتياح في ضحكاتهم وكأن حمل من على ظهورهم سقط ليذهبوا الى غرفتهم بعد ذلك ويتركوننا لوحدنا في الشارع متعانقي الايدي |
Bu kadar altının tek bir yerde tutulması İngiltere'deki kanunsuzların ilgisini çekiyordu ama o yıla kadar, hareket halindeki bir trende hiçbir soygun gerçekleşmemişti. | Open Subtitles | وجود الكثير من الذهب في مكانٍ واحد أثارت اهتمام وانتباه العناصر الاجرامية الانجليزية ولكن حتى عام 1855 لم تكن هنالك قط عملية سطو مؤثرة على قطار سكة الحديد |
Buraya gelirken ne kadar çok portakal rengi kozalağınız olduğunu farkettim. | Open Subtitles | لاحظت وجود الكثير من المخاريط البرتقالية، على طريقكم السريع عند... عندكم هنا... |
Ve kafana bu kadar jöle sürdüğün için. | Open Subtitles | و عن وجود الكثير من الجل على شعرك |
Bu kadar kalabalık olduğumuzun farkında değildim. | Open Subtitles | لم ألاحظ وجود الكثير من الأشخاص |
Küratörlükten bahsetmişken yoğun bir seçim dönemindeyiz ve bu kadar çok seçim olması aslında keşifleri önlüyor. | TED | بالحديث عن الحاجة المعالجة المتحفيّة، في عصر يغلب فيه حرية الاختيار، لقد ثبت... أن وجود الكثير من الخيارات تُعيق الاكتشاف. |
Daha önce sahip olmadığın kadar... çok avukatın mı var? | Open Subtitles | أضجرت من وجود الكثير من جماعات الضغط أكثر من ضعف ما كانت عليه من قبل ؟ إذاً... . |
Ronald Reagan'la ilgili bu kadar çok biyografi olduğunu kim bilirdi? | Open Subtitles | من كان يعرف وجود الكثير من المؤلفات عن (رونالد ريجان)؟ |