O kanı her kim çaldıysa, birçok kişinin hayatını tehlikeye attı. Ve de sizleri ifşa etmeyi riske attı. Buna kızım da dahil. | Open Subtitles | سارق الدّماء عرّض حيوات كُثُر للخطر وخاطر بكشفكم جميعًا بما يشمل ابنتي |
Yüzümüze karşı yalan söyledi esrar çaldı ve genç bir kızın hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | كذب بوجهينا, وسرق الأفيون,وخاطر بحياة فتاة شابه. |
O benim hayatımı kurtardı. Ve bunu yaparken kendi hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | لقد أنقذ حياتى وخاطر بحياته من أجل هذا |
İki gün ve gece boyunca yürüdü, hayatını riske attı ve ayrıldı. Tek isteği onu görmekti. | TED | سار طيلة يومين وليلتين وخاطر بحياته وخرج، والشيء الوحيد الذي أراده هو رؤيتها. |
Kariyerini, evini, sizin için riske attı ve şimdi siz bizi öylece bırakıp sırtınızı dönüyorsunuz. | Open Subtitles | وخاطر بمهنته ومنزله والآن انتما تديران لنا ظهركما وتتركونا هكذا |
Saddam Hüseyin büyük çaba ve inanılmaz paralar harcayarak kitle imha silahları üretti ve riskleri göze alıp sakladı. | Open Subtitles | أنفق أموالا كثيرة وخاطر بالكثير من أجل بناء والحفاظ على أسلحة دمار شامل صدام حسين عقد العزم على |
Onu savundu, onun için hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | لقد دافع عنه، وخاطر .بحياته من أجله |
Bu iyiydi. Senin için kalktı ve hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | وقف بجانبك وخاطر بحياته |
...ahşap bir evden Beyaz Saray'a geçti ve bu yüce ulusu bir arada tutmak için ikisini de riske attı? | Open Subtitles | انتقل من منزل خشبي إلى البيت الأبيض وخاطر بالمنزلين للحفاظ على هذه الأمة العظيمة معاً؟ |
Bildiği tek yerden ayrılarak hayatını riske attı. | Open Subtitles | لقد مكث في مكان واحد الذي عرفه طوال حياته وخاطر بحياته لمغادرته |
Japonya'yı savaştan kurtarabilmek için yaşamını riske attı. | Open Subtitles | كان مكافحًا وخاطر بحايته ليُجنب "اليابان" من الحرب |
Haklılığını o kanıtladı ve Mike onu sana getirmek için hayatını riske attı. | Open Subtitles | (بَنت قضيتك وخاطر (مايك بحياته ليقنعها |
Bende güç zaten var. İyi. Yemeğin ortasında sıvışıp yasak bir büyü yap ve ebediyen cezalandırılmayı göze al. | Open Subtitles | حسناً، تسلل أثناء العشاء وألقي تعويذة مُحرمة وخاطر بكل شئ. |
Onu alabilmek için yakalanmayı göze aldı. | Open Subtitles | وخاطر التعرض من أجل الحصول عليه. |