Bu hücreler yaşıyor, büyüyor ve protein yapyor, altı harfli bir alfabeyle. | TED | وهذه الخلايا بإمكانها العيش والنمو وصنع البروتين باستخدام أبجديّة تحوي 6 أحرف. |
Kırılmış zırhından bir parça almış ve bu kutuyu yapmış. | Open Subtitles | لذا أخذ قطعة من درع مكسور وصنع منها هذا الصندوق |
İnsanlar Jane sevgi bir gün ve bomba yapımında söylemek | Open Subtitles | يقول الناس انه جن حنونه في يوم ما وصنع قنبلة |
Alex bize kravatını bırakmış, ve bize ufak kumdan bir kale yapmış. | Open Subtitles | أليكس ترك لنا ربطته وصنع لنا قلعة رمل صغيرة |
Yani birisi onun çaldığı patentleri satın aldı... ve Terminatör yarattı. | Open Subtitles | لذا اشترى احدهم الحقوق المسروقة وصنع الفاني. |
ve silahlarınız için kendi cephanenizi yapmanız için biraz becerinizin olması gerekir. | Open Subtitles | وصنع ذخائرك لاسلحة بسيطه للبقاء مهارة أساسية التي يجب ان تكون لديك. |
Kemanın tüm bunları benliğine çektiğini, kendi karakterini ve tınısını yarattığını düşünüyorum. | Open Subtitles | يبدو لي كأن الكمان قد أمتص كل هذا وصنع كيانه وصوته الخاصين. |
Ama gelecek, kaderimizi tekrardan yaratmak, biçimlendirmek ve yapmak üzere bizi sınırsız olasılıklarla çağırıyor. | TED | ولكن المستقبل ينادينا بإمكانيات لا حدود لها لإعادة إحداث وتشكيل وصنع مصائرنا. |
Kariyerimi, insanların zihinlerine girmekle ve herkesin etkileşeceği dünyalar yaratarak geçirdim. | TED | أمضيتُ عملي المهني محاولًا فهم ما يفكر فيه البشر وصنع عوالم نستطيع التعامل معها. |
Benim tutkularım müzik, teknoloji ve bir şeyler yaratmaktır. | TED | غرامياتي هي الموسيقى، والتكنولوجيا وصنع الأشياء. |
İmkânları, fırsatları araştırmanın ve daha fazla imkân yaratmanın bir yolu. | TED | إنها طريقة لإستكشاف الإحتمالات والفرص وصنع المزيد. |
Dolayısıyla bu teknolojileri geliştiren şirketler, CO2'yi almak ve bunun dışında faydalı bir ürün yapmakla ilgilenmektedir. | TED | لذا فإن الشركات التي تطور هذه التقنيات مهتمة فعلًا بإزالة ثاني أكسيد الكربون وصنع شيء مفيد منه، كمنتج قابل للتسويق. |
Çevreyi gözlemleyebilen risk ve fırsatları ayırt edebilen, bir strateji oluşturan ya da stratejik öneriler veren | TED | وماذا عن الأشخاص القادرين على تفحص البيئة الخارجية، وتحديد المخاطر والفرص، وصنع استراتيجية أو تقديم توصيات استراتيجية؟ |
Çünkü akademik yayınlarda, hatta eğitimsel yayınların büyük kısmında, fikir bilginin paylaşımı ve bir etki yaratmaktır, | TED | لأنه في النشر الأكاديمي والكثير من النشر التعليمي، إنها جميعاً فكرة تقاسم المعرفة، لهذا، وصنع تأثير، |
Öğrencilerinizden biri stüdyonuzda bulunan hurda metallerden bir bilezik yapmış. | Open Subtitles | واحد من طلابك استخدم معمل الخردة. لقد وجده في هذا المعمل وصنع منه سوار, |
Biraz ellerini kirletirsin ve bir şeyler yapmış olursun. | Open Subtitles | يمكنك وضع قليل من الزيت في يديك وصنع أشياء. |
- Seni öldürüp dişlerinden piyano tuşu yapmış olsaydı bile mi? | Open Subtitles | - حتى لو قتلك .. وصنع من أسنانك مفاتيح بيانو؟ |
O günden sonra ayrıldı ve kendine herkesten uzak ayrı bir dünya yarattı. | Open Subtitles | وصنع لنفسه عالم بعيداً عن الجميع |
Sidney'li çocuklar için Eddy Teddy oyuncağını yarattı. | Open Subtitles | وصنع دمية لأطفال سيدنى |