Şu an hiçbir şey tatlı, uzun ve derin bir uykudan daha güzel olamaz. | Open Subtitles | لا شيء يشعر بالتحسن الآن هذا نوم لطيف ، عميق ، وطويل |
Bilmeni isterim ki, çok uzun ve üretken bir kariyerim var ve bir çok kadınla yattım. | Open Subtitles | في الحقيقة ، اريدكِ أن تعرفي أنه كان لدي تاريخ مثمر وطويل في المواعدة ومارست الجنس خلاله مع الكثير والكثير من النساء |
Bu durum kısa vadeli satışları tehlikeye atmış olabilir; ama, paylaşılan değerlere dayalı, devamlı ve uzun vadeli bir bağlılık da oluşturmuştur. | TED | قد يكون يؤثر على المبيعات في المدى القصير، لكنه يبني ولاء دائم وطويل الأجل استناداً على القيم المشتركة. |
Fakat hastalar sonuçları görmeden tedaviyi sıkıcı, gereksiz, karmaşık ve uzun buluyor. | TED | لكن المرضى يشعرون بأن العلاج الطبيعي ممل ،ومخيب للأمل ،ومقلق وطويل قبل أن يروا النتائج. |
Bakın, ben ne gördüğümü biiliyorum adam yapılı ve uzundu | Open Subtitles | انظر، أعرف ما أراه الرجل كان قوي البنية وطويل |
İri ve uzunsun diye bu kapıyı anahtarsız açabileceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | الذكي الحقيقي. أنا لا أعتقد فقط لأن أنت كبير وطويل... ... بأنّكيُمْكِنُأَنْتَفْتحَذلك بدون مفتاح. |
Çok uzun boylu ve senin yatağında yatıyor. | Open Subtitles | وطويل القامة جداً وهو نائماً في السرير الخاص بك. |
Sen de yakışıklısın, uzun boylusun. Bazen sevimli de oluyorsun. | Open Subtitles | أنت وسيم وطويل القامة، ولطيف أحيانًا. |
Buradan California'ya gitmek için 40. otobanı kullanabilirsiniz. Yalnız uzun ve eski bir yoldur. | Open Subtitles | يمكنك أخذ الطريق 40 إلى كاليفورنيا ولكنه طريق قديم وطويل للغايه |
İnsan hakları ihlalleriyle dolu uzun ve yoğun bir günden sonra kendimi bu civarlarda buldum ve eski uğrak mekanımın senin iletişim kurma çabanın en hafif tabirle sınırlı olduğunu da göz önüne alırsak ne durumda olduğuna bir bakmak için uğrayayım dedim. | Open Subtitles | بعد يوم حافل وطويل من الإنتهاكات المدنية وجدت نفسي في الحي ومجبر على الزيارة فقط لأرى الأوضاع الجارية في مناطقي القديمة |
Kullandığımız bir teknoloji gözenekli bir duvarla ince, uzun ve küçük bir tüpten baloncukları geçmeye zorlamak, sonra da tüpleri bir vakum bölmesine alıyoruz, böylece baloncuklar mürekkepten ayrılmaya zorlanıyor ve çıkarılıyor. | TED | إحدى التقنيات التي نستخدمها هي دفع الحبر ليعبر خلال أنبوب رفيع وطويل وضئيل مع جدار مسامية، ثم نضع الأنابيب داخل غرفة مفرغة من الهواء، وبالتالي يمكن إخراج الفقاقيع من الحبر ومن ثم إزالتها. |
Öncelikle uzun ve zorlu ...bir yoldan geçmeniz gerek. | Open Subtitles | لكن أولاً... أولاً، يجب أن تسافروا... عبر طريقٍ صعب وطويل... |
Allah'ım, ne uzun ve yorucu bir gündü. | Open Subtitles | يا إلهي كان يومي متعب وطويل جداً |
Hayatın yolları uzun ve dolambaçlıdır derler. Bu yüzden nedimelerinizi seçerken kullanacağınız yol üzerindeki dönüm noktalarını belirlemek önemlidir. | Open Subtitles | يقال أن طريق الحياة ملتوٍ وطويل" "فكان من المهم تحديد نقاط التحول فيه |
Isırdığınız, çiğnediğiniz ve yuttuğunuz şeyler söz konusu olunca, seçimlerinizin vücudunuzun en güçlü organı olan beyniniz üzerinde direkt ve uzun süreli bir etkisi olur. | TED | عندما يتعلق الأمر بما تعضه و تمضغه وتبتلعه، فإن اختياراتك لها تأثير مباشر وطويل الأمد على أقوى عضو في جسمك. |
Bunlar güzel ama ben daha yumuşak ve uzun ömürlü bir şey bakıyordum. | Open Subtitles | هذه هي لطيفة، ولكن كنت أبحث عن شيء مرن وطويل الأمد. |
Kuyruk sokumu kaynaşmasına göre, kurban erkek, 30'larında ve uzun boyluymuş, 1.85 boylarında. | Open Subtitles | إستناداً لإندماج عظم العجز، كان ذكراً، في الثلاثينات من عمره تقريباً، وطويل القامة، تقريبا 185 سنتيمتراً. |
Beyaz ve uzundu ve kirliydi. | Open Subtitles | كان ابيض اللون وطويل و قذر |
O da yakışıklı ve uzundu. | Open Subtitles | أيضاً وسيم وطويل. |
"İri ve uzun" için çok iri ve uzunsun. | Open Subtitles | انا اعتقد انك كبير جداً وطويل "بالنسبة لمحل "Big Tall |
Etrafa caka satan uzun boylu yakışıklı beyaz biri olmanın hiçbir ilgisi yok mu yani? | Open Subtitles | وانت رجل ابيض وسيم وطويل القامة مع قبعة كبيرة هل ليس هناك علاقة بذلك ؟ |
Çok güzel ve uzun boylusun | Open Subtitles | " جميل جدا وطويل " |