| Ve o silahlara küçükken yaşadığı travmalar nedeniyle ihtiyacı olduğunu söyledi. | TED | وقال أنه يحتاج هذه المسدسات بسبب الصدمة التي تعرض لها عندما كان فتىً صغيراً. |
| Onunla bir süre konuştuktan sonra, hoşumuza gideceğini düşündüğü bir içeceği olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وتكلمنا معه لبرهة وقال أنه كان لديه بعض الخمر ودعانا لتناول البعض. |
| Ve gazeteleri getirdiğinde hiçbir şey görmediğini, havanın zifiri karanlık olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | و ظهرت بالصُحف وقال أنه لم يرى شيء بسبب الظلام الدامس |
| Adının Robert James Zacharias olduğunu ölmek üzere olduğunu ve biriyle konuşması gerektiğini söylemiş. | Open Subtitles | قال أن اسمه روبرت جيمس زَكرياس قال أنه يموت وقال أنه يحتاج للكلام مع شخص ما |
| Tek bildiğim bir şahit var o da katili tanıyamayacağını söylüyor. | Open Subtitles | سمها كما تشاء كل ما نعلمه أنه شاهدنا الوحيد وقال أنه لا يمكنه التعرف على المُعتدين |
| dedi ki, feribottan düşen bir insan asla o noktada karaya vurmazmış. | Open Subtitles | وقال أنه من المستحيل، أن يجرف التيار جثة من العبّارة إلى ذلك الموقع بالشاطئ. |
| Biri beni aradı, uyuyordum. Bir tır iş olduğunu söyledi 1500 dolar vereceğini söyledi. | Open Subtitles | شخصاً ما هاتفنى وأيقظنى وقال أنه لديه أشياء لأقوم بتوصيلها. |
| Bana başının büyük dertte olduğunu söyledi ve ülkeden çıkmak için yardım istedi. | Open Subtitles | وقال أنه في مشكلة كبيرة ويريد الخروج من البلاد |
| Hapisteydim, bu adam gelip bana Amerikan elçiliğinden olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد كنت بالسجن ,وجاء إلى هذا الرجل وقال أنه من السفارة الأمريكية |
| Uğraşması gereken ufak bir sorunu olduğunu söyledi. Ama ciddi birşey değil.O yüzden endişe etme. | Open Subtitles | وقال أنه يعاني مشكله صغيره لاشيء خطر ، لذلك لاتقلقي |
| Ne yazık ki, demin aradı ve yolda olduğunu söyledi. Bu güzel. | Open Subtitles | آسفة لتخييب ظنكِ ، ولكنه اتصل للتوّ وقال أنه في طريقه إلى هنا هذا لطيف |
| Buraya bir ay önce geldi, kokaine ihtiyacı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | جاء إلى هنا قبل حوالي شهر وقال أنه بحاجة لقطعة سلاح |
| Sana çağrı bırakabileceğimi söylemişti. Sorun yoktur umarım. | Open Subtitles | وقال أنه عليّ الإتصال بك أتمنى أن هذا لن يضايقك |
| Onlara ihtiyacı olan insanları bildiğini söylemişti. | Open Subtitles | عرض عليّ شراء قلوب إصطناعية تمر عليّ وقال أنه يعرف أُناس بحاجة لهم |
| Hayal edebileceğimizden çok daha kötü olacağını söylemişti. | Open Subtitles | وقال أنه سيكون أسوأ من أي شيء يمكن تصوره |
| Ailesinden biri kovmuş ve ona bakacağını söylemiş. | Open Subtitles | وأن فرداً من عائلتها اتصل وقال أنه سيتولى رعايتها |
| O, seni aramış ve seni aylardır görmediğinden söylemiş. | Open Subtitles | لقد تحدث منذ مدة وقال أنه لم يتحدث معكِ منذ شهر |
| Sizi gücendirmek istemediğini söylüyor majesteleri ama elinde hiçbir şey kalmamış. | Open Subtitles | وقال أنه يأمل أنه لم يغضِب جلالتَك ولكن الآن لا شيء لديه |
| Birden ortaya çıkıp bizimle Afrika'ya uçacağını söylüyor. | Open Subtitles | لقد ظهر فجأة وقال أنه سيطير بنا إلى أفريقيا |
| Sonra görüşme işini boş ver dedi, o bir şekilde halledecekmiş. | Open Subtitles | ثم قال بأن أنسى أني اتصلت به وقال أنه عرف كل شيئ |
| Erkek onu sevmediğini söylüyordu ama aslında seviyordu. Ve her şey yerle bir oldu. | Open Subtitles | وقال أنه لا يحبها لكنه يحبها فعلاً , وفشل الأمر |
| On dakikaya kadar burada olacakmış. | Open Subtitles | وقال أنه سيأتي بالسيارة غدا الساعة 10 |
| Beni sıkıca tuttu. Kimsenin bilmesine gerek olmadığını söyledi. | Open Subtitles | قام بجذبي، وقال أنه لا يجب أن يعرف أحداً بذلك |
| Saatlerdir kendi kendine pratik yapıyordu ben de yatağa gidiyordum ve bana lobiye inip diğer oyunculardan biriyle buluşması gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | إنهكانيمارستمارينالأيديلساعات.. ، وكنت ذاهبة للنوم. وقال أنه ذاهب إلى الردهة ليقابل أحد اللاّعبين الآخرين .. |