Keşke bu adam başkalarının söylediklerine kulak veren biri olsaydı, ama değil. | Open Subtitles | أتمني لو كان ذلك الرجل يهتم بما يقوله الآخرون, ولكنه ليس كذلك |
Bu karmaşıklık kalıcıymış gibi görünebilir, ama değil. | TED | هذا التشابك قد يبدو دائم ولكنه ليس كذلك |
Başından neler geçti bilmiyorum Ama o dediğinin imkanı yok. | Open Subtitles | لا أعلم ما الذي حذث لك ولكنه ليس من الممكن |
-Belki sen düşene tekme atarsın. Ama benim tarzım o değil. | Open Subtitles | قد يكون اسلوبك ان ترفس زميلك عندما يقع يا كيترينج, ولكنه ليس اسلوبى |
Çok hoş bir şey değil ama çok da önemli değil. | Open Subtitles | ولا اتذكر شيئا عن هذا لا يمكن ان يكون هذا سارا ولكنه ليس بالأمر الهام, انها مجرد احلام سيئة |
Bu grev meselesi için üzgünüm, ama bu benim suçum değil. | Open Subtitles | اسمع، أنا آسفة لأن عمالك أضربوا عن العمل، ولكنه ليس خطأى |
Kase dünyasına uğradım. 9 dolarmış. ama bu gerçek kase değil ki? | Open Subtitles | مررت بمحل، هو بـ 9 دولارات فقط حقاً، ولكنه ليس الصحن الحقيقي |
Gerçekleri toplamak, bunun sadece bir parçasıdır ama amaç bu değil. | TED | ويعدُ جمع المعلومات جزءًا منه فقط، ولكنه ليس الهدف. |
Aslında orada çocukları görmek üzücü olmalı ama değil. | Open Subtitles | ينبغي أن يكون محزن رؤية الاطفال هناك ، ولكنه ليس كذلك. |
Söyleyeceğim şeyi söylemek için erken olduğunu düşünebilirsin ama değil. | Open Subtitles | ..أنا اعلم انك قد تظن ان الوقت مبكر جداً لأقول ..ما أنا على وشك ان اقوله ولكنه ليس كذلك |
Davayla ilgili olduğunu söylüyor, ama değil. | Open Subtitles | ،تقول أن كل شيء عن القضية ولكنه ليس كذلك |
Öyleymiş gibi davranıyor ama, değil. | Open Subtitles | انا اعرف انه يتظاهر بذلك , ولكنه ليس كذلك |
Kocamdan daha genç bir erkek bunu kabullenebilirdi yahut sarhoş olur ya da beni boşardı Ama o genç değil. | Open Subtitles | ان رجل شاب اصغر من زوجى قد يتقبل الأمر او يذهب ليسكر, او يقوم بطلاقى ولكنه ليس صغيرا |
Daha önce söylemem gerekirdi biliyorum, Ama o kadar kolay bir şey değil bu. | Open Subtitles | وجب أن أخبرك سابقاً ولكنه ليس خبراً ساراً |
Daha önce söylemem gerekirdi biliyorum, Ama o kadar kolay bir şey değil bu. | Open Subtitles | وجب أن أخبرك سابقاً ولكنه ليس خبراً ساراً |
Laszlo'yu bulmaya çalışabiliriz, ancak tek kaybolan o değil. | Open Subtitles | يمكننا أن محاولة العثور على لازلو ولكنه ليس الوحيد |
Salerno adi bir herif olsa da öncelikli hedefimiz o değil. | Open Subtitles | بقدر حقارة هذا الرجل، ولكنه ليس هدفنا الرئيسي هنا |
Pekala yeter tamam kesin şunu Üzgünüm ama şerif burada güvenilir tanık o değil | Open Subtitles | إنني أسفه ولكنه ليس شاهد يعتمد عليه بعكسي |
Thornton'un durumu iyi değil ama biz yapmadık. | Open Subtitles | صديقك ثورنتن مصاب بشئ ما ولكنه ليس من فعلنا |
Böyle bir evde yalnız olsam sorun değil. Ama çocuklar var. | Open Subtitles | عندما كنت أقطن وحدى كان المنزل لا بأس به ولكنه ليس كذلك والأطفال معى |
Çok kötü değil. İyi de değil, ama kötü de değil. | Open Subtitles | هذا ليس سيء وليس جيد ايضاً ولكنه ليس بذلك السوء |
ama bu kötü bir şey değil. Bir çocuk vardı. Nedendir bilmem. | Open Subtitles | ولكنه ليس شيئا سيئا لقد كان هناك ولد, لا أعرف ما مشكلتة |
Doğrusun, ama bu sublükasyon değil ki. | Open Subtitles | أنت محق، ولكنه ليس بسبب خلع جزئي. |
O benim babam değil ki. | Open Subtitles | ولكنه ليس والدي |
9 ay önce olmuş. Sizinki bu değil, çünkü hapiste. | Open Subtitles | هناك حادثة منذ 9 شهور ولكنه ليس مجرمنا لأنه مودع في السجن |