ancak sizinle yüz yüze görüştükten sonra bu işte emin ellerdeyiz gibi hissediyoruz. | Open Subtitles | ولكنْ بعد مقابلتكما وجهاً لوجه أصبحنا نشعرُ أننا بين أيدِ أمينة |
ancak bütün bunları açıklığa kavuşturmak zorundaydık çünkü bazılarının iddia ettiğini aksine bu gerçekten bir otomobil programı. | Open Subtitles | أجل، ولكنْ كان علينا أن نُوضح كل هذا لأنَّه وعلى عكس ما يقولُه بعض الناس هذا حقاً برنامجُ سيارات |
ancak 3 milyon pound'luk bir kaza yapmadan önce hangimizin arabası daha iyi görmek için testlere başlamaya karar verdik. | Open Subtitles | ولكنْ قبل أن نُنهى اليوم بحادث تكلفته ثلاثة ملايين جنيه إسترليني قرَّرنا أن نبدأ الإختبارات لنرَ أيُّ السيارات هى الأفضل |
ancak eğer 60'dan daha yavaş bir hızla yakalandıysanız lütfen dürüstçe bize yazın. | Open Subtitles | ولكنْ إن حدث وتمَّ الإمساكُ بك لأنك تسير بسرعة 37 ميلاً في الساعة فراسلنا ودعنا نعرف |
Senin için süpriz olduğunu biliyorum ama, dünyada polis olmanın dışında şeyler de var. | Open Subtitles | انا اعلم ان هذة مفاجأة كبيرة , ولكنْ هُناك اشياء اخري غيرانتكونظابطشُرطة. |
ancak maalesef çok ağır ve göreceğiniz gibi çok agresif. | Open Subtitles | ولكنْ لسوء الحظ، المضمارٌ ثقيلٌ للغاية كما أنه -كما سترون |
ancak, arabayı yakıtla doldurduğunuz her üçüncü seferde, Bagajdaki bir su deposunu doldurmanız gerekir. | Open Subtitles | ولكنْ هذا يعني أنّه مقابل 3 مرات من التزود بالوقود عليك أن تتزود مرةً بالمياه |
Biliyorum kulağa saçma geliyor ama her detayını hatırlayabiliyorum. Uzak bir ihtimal ancak... | Open Subtitles | لكنّي أتذكّر كافّة التفاصيل وستكون محاولة ضعيفة، ولكنْ... |
Çabuk ve acısız olacağını söylemek isterdim ancak... | Open Subtitles | يا ليتني كنت أستطيع القول أنّ الأمر سيكون سريعاً وبلا ألم ولكنْ... |
Onu da istiyorum ancak bu insanlar bize başka seçenek bırakmıyorlar. | Open Subtitles | أريد ذلك أيضاً ولكنْ... هؤلاء القوم لا يتركون أمامنا أيّ خيار فربّما سنضطرّ... |
Bir mağazada veya alışverişte çok iyi anlaşabiliriz ancak iş, arabalara ve motorlu araçlara geldiğinde kullandığınız her kelime farklı. | Open Subtitles | يُمكننا أن نتحدَّث جيداً إن كنا في محل أو مطعم ولكنْ عندما يتعلَّق الأمر بالسيارات والمُحرِّكات كُل كلمة تستخدمونها مختلفةٌ عن كلماتنا |
ancak şunu demeye vakit var. | Open Subtitles | ولكنْ لدي مستعٌ مِن الوقت لأقول |
En ucuz M serisi arabanın en iyisi olduğunu söylemeyi çılgınca bulabilirsiniz ancak bir de şu açıdan bakın. | Open Subtitles | قد تظنون أنّه دربٌ مِن الجنون أن نقول أنَّ أرخص سيارةِ مِن فئة "إم" هى السيارة الأفضل ولكنْ فكروا في الأمر بهذه الطريقة |
Anlaşılması güç bir hikaye ancak evet, öyleyim. | Open Subtitles | قصّة متشابكة ولكنْ... أنا كذلك فعلاً |
Tam olarak öyle sayılmaz ancak sonunda intikamını almaya ne dersin? | Open Subtitles | -ليس تماماً، ولكنْ ... ما رأيك في أنْ تنال فرصتك أخيراً للانتقام؟ |
ancak hiçbir şey M2'yi afallatmıyor. | Open Subtitles | ولكنْ لا شئ هنا قد أعاق "سيارة "إم 2 |
ancak sırada ikinci gün var. | Open Subtitles | ولكنْ الآن، إلى اليوم الثاني |
Dünyayı değiştireceğime. ancak tek yaptığım... | Open Subtitles | وأغيّر العالَم ولكنْ... |
ancak olur da inanmazlarsa bebeği sen alır mısın? | Open Subtitles | {\pos(190,230)}... ولكنْ {\pos(190,210)}في حال لمْ يصدّقوني أيمكنك الاحتفاظ بالطفلة؟ |
Rumple... seni seviyorum senin de beni sevdiğini biliyorum. Ama birlikte olmamız sadece kalp kırıklığı getirecek. | Open Subtitles | وأعتقد أنّك تحبّني ولكنْ وجودنا معاً لا يسبّب سوى قلوباً جريحة |
Şampanyayı sevdiğini biliyorum, ama inan ki Crystal'a güvenebilirsin. | Open Subtitles | أعرف ان هذا بسبب الشمبانيا , ولكنْ صدقيني ! تستطيعن ان تثقي بِنا |