"ولكن هنالك" - Traduction Arabe en Turc

    • Ama bir
        
    • var
        
    • ama iki
        
    • fakat
        
    Ama bir başkasına yardım etmek için ameliyat gerektirmeyen yollar da var. Open Subtitles ولكن هنالك طرق أخرى لمساعدة غريبٍ ما دون الحاجة لإجراء عملية جراحية
    Ama bir de şu var: Bilim insanları vahşi hayatta uzmanlaşır. TED ولكن هنالك شيئاً: العلماء يتخصصون في استكشاف الغابات.
    Ama bir alay çoluk çocuk çıktı ortaya. Open Subtitles ولكن هنالك فرق من الصبية يتصايحون باعلى صوتهم
    "Evet, tek başına olsan haklısın, ama orada sürüyle karınca var. Open Subtitles هذا لو كان هنالك نملة واحدة فقط ولكن هنالك الكثير منها
    Ama dışarıda 3 tip sıra dağ var. Fazla uzaklaşmak istemezsin belki. Open Subtitles ولكن هنالك ثلاثة أنواع من أسود الجبال، لذا قد ترغب بالبقاء قريباً
    Bunu biliyor musunuz emin değilim ama iki çeşit şişman insan vardır. Open Subtitles أترين أنا ليست متأكد حول هذا الأمر ولكن هنالك نوعين من الناس البدناء
    fakat burada hepimizin istediğini alabileceği bir yol daha var. Open Subtitles ولكن هنالك طريقة نستطيع بها جميعاً الحصول على ما نريده
    Öngörü kesin ve lokal olacak, Ama bir sorun var. Anomali yarın da vuku bulabilir, yıllar sonra da. Open Subtitles إن التوقع محدد وموضعي ولكن هنالك مشكلة هو انه يمكن ان يحدث بالغد أو بعد بضع سنوات.
    Hayır Vanessa, çok üzgünüm, Ama bir neden var. Open Subtitles كلا, فينيسا , انا اسف حقاً بخصوص هذا ولكن هنالك سبب
    Her şeyi iptal etmemi istediğini biliyorum ve iptal ettim de Ama bir sorunumuz var. Open Subtitles ،إسمع، أعلم بأنك ترديني أن أفرغ لك جدولك وقد فعلت، ولكن هنالك مشكلة
    - Evet Ama bir şey ortaya çıkıp doğru olanı yapmasını sağladı, yani... Open Subtitles أجل، ولكن هنالك شيءٌ أجبره على القيام بالتصرّف الصحيح
    Kulübede portatif ısıtıcı var Ama bir de bahçıvanları var. Open Subtitles الكابينه فيها ,مساحة للتدفئة ولكن هنالك حارس
    Ama bir de diğer hackerlar vardır, sadece bir şeyleri kırmayı seven hackerlar, işte dünyamızdaki zayıf noktaları bulup bunları onarmamızı sağlayanlar da tam olarak bu hacklerlardır. TED ولكن هنالك مخترقون آخرون، مختروقون يحبون كسر الأشياء، وهؤلاء بالذات من يستطيعون كشف مواطن الضعف في عالمنا ويجبروننا على إصلاحها.
    Halkın güvenliği ile ilgili bir konu. Ama bir şeylerden feda etmek hep gerekir. Open Subtitles الوضعية الصحيحة لتحريك عجلة القيادة" "إنّها مسألة سلامة العامة ولكن هنالك تضحية دوماً
    Çok isterdim ama acil bir işim var. Gitmem gerek. Open Subtitles يا ليت، ولكن هنالك مشكلة في العمل، يجب أن أنصرف
    Biraz çılgın, normal kızlardan farklı ama sende bir şeyler var. Open Subtitles مجنونة قليلاً، ومختلفة ..عن أيّ فتاةٍ عادية .ولكن هنالك شيءٌ بكِ
    Dur bakma... barda yaşı bana uygun,... göz kamaştırıcı bir kadın var. Open Subtitles حسناً, لا تنظري الآن ولكن هنالك فتاة جميلة ومناسبة العمر على البار
    Majesteleri, özür dilerim Ama bilmeniz gereken bir şey var. Open Subtitles أصحاب السمو ، أعذرونى ولكن هنالك شىء تريدوا أن تعلموة
    Evet, lafı ağzıma tıkma ama iki şey dikkatimi çekti. Open Subtitles لا تستدرجني لتبادل الأحاديث ولكن هنالك شيئان ملحوظان
    Evet, lafı ağzıma tıkma ama iki şey dikkatimi çekti. Open Subtitles لا تستدرجني لتبادل الأحاديث ولكن هنالك شيئان ملحوظان
    ama iki tür insan vardır. İyi ve kötü. Open Subtitles ولكن هنالك نوعان من البشر، النوع الجيد والنوع السيئ
    fakat bir limit var: birilerinin bana yardım etmesi gerekiyor. TED ولكن هنالك شيء واحد يقيدني: أحتاج إلى أن يساعدني شخص ما.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus