Panikler ve düşüncesizce birşey yapar. | Open Subtitles | ويفكر أنه سيفقد السيارة لذلك يفزع ويفعل شيئا طائشا |
Demek istediğim, eğer yeterince şanslıysam biri karar verir, seçer ve her şeyi benim için yapar. | Open Subtitles | أعني ربما إذا كنت محظوظة بما فية الكفاية شخص آخر سوف يقرر ويختار ويفعل أشياء من أجلي |
Ben söylediğim sürece, Marvin ona söylenen her şeyi yapar. | Open Subtitles | أنه دائما يفعل مايطلب منه تماما. ويفعل ما أأمره به دائما. |
Baban bu işi halledecek, ...hepimizin iyiliği için yapılması gerekenleri yapacak. | Open Subtitles | والدكِِ، سيحلّ هذا الأمر ويفعل كلّ ما هو، يلزم لمصلحتنا جميعاً. |
Yani asla ne zaman ortaya çıkıp yine yapacağını bilmiyorum. | Open Subtitles | قصدي لا أعرف متى سوف يأتي ويفعل شيئا كهذا مرة أخرى |
Ben olmasaydım başkası yapardı. | Open Subtitles | حتى وإن لم آخذ هذا المال، سيأتي غيري ويفعل ذلك |
-Kim buraya gelip böyle bir şey yapar? | Open Subtitles | أعني، من الذي سيأتي إلى هنا ويفعل شيء كهذا؟ |
-Kim buraya gelip böyle bir şey yapar? | Open Subtitles | أعني، من الذي سيأتي إلى هنا ويفعل شيء كهذا؟ |
Çocuk bulamazsa da aynı şeyleri pratik olsun diye kedi ve köpeklere yapar. | Open Subtitles | وبـعدها يتركهم حيث يعتقد الجميــع أنها كانت مجرد حــادثه وإن لم يـجد أطفال , يـأخذ الكلاب والقطط ويفعل بهم ذلك |
Ya da 65 yaşına kadar bekleyip parasıyla ne isterse yapar. | Open Subtitles | أو ينتظر حتى يصبح ذا 65 عاماً ويفعل ما يحلو له بأمواله |
Bence böyle bir şeyi öğrenen kişi çok sinirlenip sonradan pişman olacağı şeyler yapar. | Open Subtitles | اعتقد ان الرجل يغضب ويفعل اشياء يندم عليها لاحقاً |
Uğraşması gereken bir sürü konu var zaten, kendisi hep gergin değilim der ama gerildiğinde, kendi kendine dans figürleri yapar hoplar zıplar. | Open Subtitles | مع كل الأشياء التي يفعلها يقول انه ليس عصبياً لكن عندما يكون عصبياً يبدا بفعل خطوات الرقص ويفعل الغناء وكل شئ |
Uyanıp da kendine bir şey yapar diye korktum. | Open Subtitles | كنت خائفة ان يستيقظ و ينهض من السرير ويفعل شيئا فى نفسه |
Bak, o akıllı. Ellerini temiz tutmak için her şeyi yapar. | Open Subtitles | انظرا، إنّه ذكيّ ويفعل أيّ شيء ممكن ليُبقي يديْه نظيفتيْن. |
İnsanlar kızgınken bir sürü şey söyler ve yapar. | Open Subtitles | يقول ويفعل الناس الكثير من الأشياء عندما يكونون غاضبين. |
Kaybolur, aptalca, içinden geldiği gibi şeyler yapar. | Open Subtitles | يختفي ، يتصرف بغباء ويفعل تصرفات مُتهورة |
Açıkçası, senin sağlam durup doğru şeyi yapacak cesarete sahip olduğunu ummuştum. | Open Subtitles | يجب علي أن أقول لقد تمنيت حقاً أن تكون ذاك النوع من الرجال الذي يتحلى بالشجاعه لكي يقف ويفعل الشي الصحيح |
Fakat bir şey var, o bana yardım edecek. Benim dediğimi yapacak. | Open Subtitles | ولكن يوجد شيئا سوف يساعدنى , ويفعل ما اقوله |
Adam istediğini alacak ve istediğini yapacak. | Open Subtitles | سيأخذ ما يريد ويفعل ما يُرضيه. |
Hamile kalınca onun düzelip herşeyin doğrusunu yapacağını düşünüyordum. | Open Subtitles | أعتقدت بأنه بعد ما حملت بأنه سوف يصبح جدي ويفعل الصواب وكل شيء |
Yani, gidip böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. | Open Subtitles | أقصِد، أنا لم أعرِف بأنّه ... سيذهب ويفعل ذلك |
Arabasına bir çanta para bırakırdık. O da her dediğimizi yapardı. | Open Subtitles | نترك كيس نقود في سيّارته، ويفعل كلّ ما نطلبه |