Demokrasiyi savunuyor ve Çin'in bir cumhuriyet olması gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | ويعزز الديموقراطية ويقول دائما ان الصين يجب ان تكون جمهورية |
İkinci hatta biri var ve bunun ölüm kalım meselesi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هنالك رجل ينتظر على الخط الثاني ويقول إنها مسألة حياة أو موت |
Kocam dışarıdan aradı ve orda sürüyle polis olduğunu söyledi. | Open Subtitles | زوجي بالخارج زوجي بالخارج ويقول ان الشوارع ممتلئة برجال الشرطة |
Oo, diyor ki sadece Eddie'ye mesaj göndermiş çünkü çok kızgınmış. | Open Subtitles | أوه، ويقول انه فقط أرسلت إدي رسالة نصية لأنه كان غاضبا. |
Ben küçükken, bir akşam babam beni yanına oturtup dedi ki, "Sana geleceğin uzay ve zaman kavramını öğreteceğim." | TED | عندما كنت صغيرة .. كان والدي يجلس معي في آخر النهار ويقول لي سوف اقوم بتعليمك عن الزمن والفضاء في المستقبل .. |
Gülümse ve ona güzel gözüktüğünü söyle. | Open Subtitles | لديك ابتسامة فلدي ويقول لها انها تبدو جيدة. |
Kaptan beklememizi söylüyor ona güvenmemizi. Bunun hepimizin çıkarına olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | قال القبطان أن ننتظر، ثق به ويقول أن كل هذا لصالحنا |
Bıçaklama olayın yüzünden hala zayıf ve doktoru dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | لا يزال ضعيفاً بعد حادثة الطعن ويقول طبيبه أنه بحاجة إلى الراحة |
Eleştirenler, acımasız bir iş ortamı yaratacağını söylüyor. | TED | ويقول النقاد إنها وصفة لبيئة عمل قاسية. |
Şu şekilde söylüyor: Sürdürülen iyi niyet ile arkadaşlık yaratılır. | TED | ويقول ما يلي: تحدثُ النوايا الحسنة المتواصلة الصداقة. |
Bak, Barry hepinizin bu işi bitirmek için ihtiyaç duyduğumuzu söyledi. | Open Subtitles | نظرة، ويقول باري لكم جميعا هي ما نحن بحاجة لتحقيق هذا. |
(Video) Öğrenci: Kapının önünde polis aracı vardı, polis kapıya geldi, kapıyı çaldı, beni aradığını söyledi. | TED | الرجل في الفيديو: ركنت سيارة للشرطة في الأمام، وتقدم شرطي من الباب الأمامي حيث يقرع الباب ويقول أنه يبحث عني. |
Hayır. Dün gece için özür diledi. Evli olduğumuzu bilmediğini söyledi. | Open Subtitles | لا لا , انه كان يعتذر عن ما حدث ليلة أمس ويقول انه لم يكن يعرف اننا متزوجين |
Buluşmadan on dakika sonra adam ayağa kalkıp "senle ilgilenmiyorum" diyor ve gidiyor. | TED | بعد عشر دقائق من اللقاء يقف الرجل ويقول: "أنا لست مهتمًا." وذهب مبتعدًا. |
Nike pazarlama başkanı şunu diyor: "İnsanlar sitemize haftada ortalama üç kez giriiyor. Biz onlara gitmek zorunda değiliz." | TED | ويقول مدير التسويق في الشركة أن العملاء يأتون إلى موقعنا الإلكتروني بمعدل ثلاث مرات في الأسبوع. ليس علينا البحث عنهم، |
Bunun yerine, doktora gidiyorsunuz ve doktor size, 'Pekâlâ, A’yı yapabiliriz, ya da B’yi yapabiliriz' diyor. | TED | بدلا من ذلك، تذهب إلي الطبيب، ويقول لك، حسناً، يمكننا أن نقوم بالخطة أ، أو الخطة ب |
Başımı ellerinin arasına alıp şöyle dedi: "Suzanne, senin sayende olduğum kişiyim. | TED | يضع يديه على وجهي ويقول "سوزان، أنا ما أنا عليه بسببك أنتِ |
Uh, söyle Sita, biraz dolaşmak ister misin? | Open Subtitles | اه ، ويقول ، سيتا ، هل ترغب في القيام برحلة؟ |
Ailenizle bağı olmayan, Robert Underhay'ı tanıyan ve ölen adamı bu Robert Underhay'dir veya değildir diye tanımlayacak biri. | Open Subtitles | ليس له علاقة بالعائلة,ويعرف روبرت اندرهاى ويستطيع ان يشير الى القتيل ويقول,نعم هذا روبرت اندرهاى, او لا ليس هو |
Çok uzun konuşamayacağını söyler, zaten olduğu yer çok seslidir. | TED | ويقول أنه لا يستطيع إطالة المكالمة. وعلى أي حال يبدو المكان صاخبًا حيثما هو. |
Hırsız gelip kafana silahı dayar ve der ki "Hey dostum arabadan dışarı çık..." Arabam çalındı. | Open Subtitles | ويقول لكِ إنزلى من السيارة هذا هو الإختطاف، سرقة |
Johnny Carson beni takdim ederdi, ben de ortaya çıkardım ve o da derdi ki bana, "Nasılsın, Joey?" Ve ben de "Çok iyiyim, Johnny" derdim. | Open Subtitles | جونى كارسون يقدمنى للناس ويقول لى كيف حالك يا جوى وانا اقول انا بخير يا جونى |
Güzel oğlumuza merhaba deyin. | Open Subtitles | ويقول مرحبا لدينا الصبي الجميل. |
Bunun üzerine öğretmen Billy'nin ailesini arar ve şöyle der: "Bugün küçük Billy'nin hakkınızda söyledikleri karşısında şoke oldum. | TED | فيتصل المعلم بأهله ويقول لهم لقد صعقت عندما إدعى بيلي اليوم |
Ona göre çektiği foto her açıdan normal bir fotoğrafmış. | Open Subtitles | ويقول أن الصورة التى التقطها كانت طبيعية من جميع النواحي. |
İş yerinde erkek gibi davranırsanız, size rahatsız edici ve zor biri derler. | Open Subtitles | في العمل عند يتصرف وكأنه رجل , ويقول كنت الخام وصعبة. |
Hayır, davayı geri çektiğini söylemek için avukatım aradı da. | Open Subtitles | لا، تلقيت تواً اتصالاً من المحامي ويقول إنك سحبت الدعوى |