Böylece, hepsinin kabul ettiği... hayvan çiftliğine ait kurallar sonsuza kadar hatırlanmak... ve uyulmak için herkesin görebileceği bir yere yazıldı. | Open Subtitles | حيث ان الجميع يرى ويوافق قوانين مزرعة الحيوانات كانت محفورة في مكان بارز لتكون حاضرة ومطاعة للابد |
Çünkü şerif de kanunları uyguladı ve Kırmızı Ev'e çalışma izni verdi. | Open Subtitles | لأن الشريف يطبق القانون ويوافق على البيت الأحمر |
O heyecanlanınca, Bazen şuurunu kaybeder ve saçma sapan kararlar verir. | Open Subtitles | عندما يكون متوتّرًا ، يغمي عليه بعض الأحيان ويوافق على فعل أي شيئ |
Peki, uyuşturucu mahkemesine çıkacak, bulundurma suçunu kabul edip tedavi olma şartı ile tahliye edilecek. | Open Subtitles | حسناً، عليه أن يردّ بأنه مذنب على تهمة حيازة المخدرات ويوافق على إطلاق سراح مشروط مع علاج يترافق وذلك |
Objektif birisini işe aldık ve o objektif birisi bana katılıyor. | Open Subtitles | نحن استأجرت لصوت موضوعي ويوافق على صوت موضوعي معي. |
"Bay Johnson evlilikten doğan herhangi bir çocuğun öncelikli velayetini Bayan Johnson'a istinad etmekte rıza gösterecek ve kararında herhangi bir değişiklik yapıp yeniden düzenlemeye gitmeyecektir." | Open Subtitles | "السيّد جونسون يوافق على السيّدة جونسون ويحتفظ بالحضانة الأساسية لأي طفل قد ينتج عن هذا الزواج ويوافق على عدم تحدّي |
Hepiniz bu davada samimi ve gerçekçi olacağınıza dava muallakta kaldığında size sunlan kanıtlar ve dava talimatları ışığında doğru kararı vereceğinize Tanrı huzurunda yemin eder misiniz? | Open Subtitles | هل كلّ واحد منكم يفهم ويوافق بأن كلّ أحدكم ستحاولون فهم منظور هذه القضية وأسبابها أمام المحكمة وتتخذون القرار المناسب وفقاً للأدلة المقدمة لكم |
Hodgins, kurtlara baktı ve aynı fikirde. | Open Subtitles | ألقى (هودجينز) نظرة على الديدان ويوافق على ذلك |
Kendimi seviyorum ve takdir ediyorum, | Open Subtitles | أنا أحب ويوافق على نفسي، |
ve o siktiğimin yavşak başkanı da bunu kabul edecek. | Open Subtitles | ويوافق ذلك الرئيس اللعين عليه |
Duydunuz onu-- Başkan, üzerimizde olan mali sorunları, anladığını ve kabul ettiğini söyledi. | Open Subtitles | (سيناتور) .... هل سمعتُ هُنا .يقول (الرئيس) أنه متفهِم الأمر ويوافق |
Yani Jeff her şeyi biliyor ve sorun yok ama... | Open Subtitles | أعني (جيف) يعلم كل شيء ويوافق عليه لكن... |
Bize son 7 yıldaki tüm suç ortaklarının bulunduğu kapsamlı bir liste hazırlayıp dinleme cihazı takmayı kabul edecek. | Open Subtitles | تعاون كامل ويقوم بتزويدنا بقائمة شاملة بكل من شارك في الجرائم في السنوات السبع الأخيرة ويوافق على ارتداء جهاز تنصت |