Acil Nükleer Timi, askeri bir cihaz sayesinde yüksek miktarlarda kalıntı radyasyon olduğunu doğruladı. | Open Subtitles | قسم تقنية المحاكاة العصبيّة يؤكّد إرتفاع مستويات الإشعاع المتبقية |
Adli tıp, yakın mesafeden, 3 veya 4 adımdan bir atış olduğunu doğruladı. | Open Subtitles | نمط بقايا طلقة المسدّس يؤكّد أنّه كان من مسافة قريبة بين متر و متر ونصف يا إلهي |
İki-adam kuralına göre... emir onay listesindeki biri tarafından teyit edilmelidir. | Open Subtitles | الأمر يجب أن يؤكّد من قبل شخص ما على القائمة المصدّقة |
'Ufuk'un ne olduğunu teyit edemedi ama artık onun Vancouver'da güvenli bir kasada olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | هو لا يستطيع أن يؤكّد ما الأفق. لكنّنا نعرف بأنّه في صندوق الإيداع الآمن في فانكوفر في مصرف الملكات. |
Analiz raporu doğruluyor. Moishe, ne diyorsun? | Open Subtitles | التحليل يؤكّد التقرير هل أنت مقتنع بهذا؟ |
Ya da bu benim iftira teorimi doğruluyor. | Open Subtitles | أو ربما ذلك يؤكّد نظيرتي بأنّ ذلك في أيطار القضيّة |
Az önce, Ontario Havaalanı ana terminalinde başka bir rehinenin idam edildiğini doğrulayan bir yayın aldık. | Open Subtitles | .. قد استقبلنا للتو بثا ً مصورا ً يؤكّد إعدام واحداً أخر من الرهائن داخل صالة الركّاب الرئيسية بمطار أونتاريو |
Bana sarıldığında hissetmiştim ama bu da doğrulamış oldu. | Open Subtitles | شعرت بذلك عندما عانقتني لكن هذا يؤكّد الأمر |
Hiçbir şeyi doğrulamadı! | Open Subtitles | -لم يؤكّد شيئاً ! |
Mülk sahibi orada olduğumu onaylayacaktır. | Open Subtitles | . المالك سوف يؤكّد أنني كنت هناك |
Sinema görevlisi York'a bilet sattığını doğruladı ve araba belgesindeki imza Hixton'ınmış. | Open Subtitles | يؤكّد موظّف المسرح أنّه باع تذكرة لـ(يورك) وتوقيع (هيكستون) على ملكيّة السيّارة أصلي |
Savcılık, Başkan Weldon'ın soruşturmanın merkezinde olduğunu doğruladı. | Open Subtitles | مكتب المُدّعي العام يؤكّد أنّ العُمدة (ويلدون) هو موضوع التحقيق. |
Le Cirque, Berman'ın 20:00 ile 22:25 arasında orada olduğunu doğruladı. | Open Subtitles | مطعم (لو سيرك) يؤكّد أنّ (بيرمان) كان هُناك من الثامنة وحتى الـ 10: 25 مساءً. |
...ama gerçekten uçağa binip.. ...binmediğini kimse teyit edemiyor. | Open Subtitles | لكن لا أحد يؤكّد ما إذا كانت أو لا هي في الحقيقة إستقلت الرحلة |
Emilmiş sıvı miktarı ölüm sebebinin boğulma olduğunu teyit ediyor. | Open Subtitles | {\pos(192,210)} يؤكّد وجود سوائل مُستنشقة أنّ الغرق هو سبب الوفاة. |
Onun henüz ölü yada diri oldugu teyit edilmedi. | Open Subtitles | "سواء هي حيّة أو ميتة لم يؤكّد." |
Görüntüler, uçağın okyanusa düştüğünü doğruluyor. | Open Subtitles | "يؤكّد هذا الشريط المصوّر أنّ الطائرة قد تحطّمت فعلاً بالبحر" |
Üçlemeci'nin vadesi dolmuş. Bu olanlar da bunu doğruluyor. Dex! | Open Subtitles | "لقد استوفى قاتل الثالوث أجله، وهذا يؤكّد ذلك" |
Bu Clemente'nin şüphelerini doğruluyor. Tüm bu operasyonun var olmaması gerekiyor. | Open Subtitles | هذا يؤكّد شكوكَ (كليمنتي) لا يُفترض بهذا العملية بكاملها أن توجد |
Senin orada olduğunu doğrulayan bir görgü tanığım var. | Open Subtitles | . لديّ شاهد عيان يؤكّد على وجودك هناك |
Pekâlâ. Şerif Hughes bazı eşyaların çalındığını doğrulamış. | Open Subtitles | حسناً، إذن الشريف (هيوز) يؤكّد أنّه كان هناك سلسلة من سرقات المعدّات |
- Bunu doğrulamadı. | Open Subtitles | -لم يؤكّد ذلك |
Mülk sahibi orada olduğumu onaylayacaktır. | Open Subtitles | . المالك سوف يؤكّد أنني كنت هناك |