Çünkü kahve demleme aparatı kullanıyorlar ki satıyorlar da sanırım. | Open Subtitles | لأنهم يستخدمون مكبس فرنسي و الذي أعتقد أنهم أيضاً يبيعونه |
- O rozeti nereden buldunuz? - Kitabevlerinde satıyorlar. | Open Subtitles | من أين أتيتى بها - أنهم يبيعونه فى محل الكتب - |
Görünüşe göre ev kullanımı için direkt olarak kadınlara satıyorlar. | Open Subtitles | وكما يبدو! أنهم يبيعونه مباشرة للنساء! للإستخدام البيتي |
Bazı Vietnamlılar da her derde deva diye satıyor... akşamdan kalmalıktan kansere kadar. | Open Subtitles | وبعض الفيتناميين يبيعونه كعلاج لكل شيء، من السرطان إلى الإفراط في تناول الكحول. |
Sağlık gıda malzemesi dükkanlarında, eczanelerde hap olarak satılıyor. | Open Subtitles | يبيعونه كحبوب في متاجر الطعام، الصيدليات |
İğrenç bir gübre o marketlerde satılan besin değeri yüksek gübrelerden de değil.. | Open Subtitles | ليس مِثل ذلك الهوى, الغني بالمغذّيات الذي يبيعونه في مستودع المنزل. |
Ve şimdi taşıma araçları da olduğu için, onları tomruk ya da maden kamyonlarıyla sattıkları kasabalara taşıyorlar. | TED | و الآن حصلوا على وسائل النقل، إنهم ينقلونه على شاحنات قطع الأخشاب أو شاحنات المناجم إلى المدن حيث يبيعونه. |
- Gerçekten mi? - Ama onlardan burada satmıyorlar. | Open Subtitles | نعم , لكنهم لا يبيعونه هنا |
Ve yakalanmadan nasıl satılabileceğini. | Open Subtitles | وأيضاً كيف يبيعونه بدون أن يتم إمساكهم |
İlerideki Olive Garden'ın arkasında satıyorlar. | Open Subtitles | يبيعونه خلف مطعم "أوليف غاردن" في نهاية الشارع. |
İlerideki Olive Garden'ın arkasında satıyorlar. | Open Subtitles | يبيعونه خلف مطعم "أوليف غاردن" في نهاية الشارع. |
Orada ne satıyorlar? | Open Subtitles | مالذى يبيعونه هناك؟ |
Parsel parsel satıyorlar. | Open Subtitles | يبيعونه قطعة قطعة |
Onlar satıyorlar. Sanırım bir başka koz binası. | Open Subtitles | إنهم يبيعونه |
Canın cehenneme, diğerleri 30'a satıyor, sen niye 48'e satıyorsun? | Open Subtitles | تبًّا لك، الآخرون يبيعونه بـ30 فكيف تبعه بـ48؟ |
Halbuki artık herkes dükkanlarında boktan şeyler satıyor. | Open Subtitles | لأنك إن نظرت إلى المتاجر هنا فهذا كل ما يبيعونه. |
Dün Bay Johnson'un tezgahının yanında bir saat dikildim, o çay deli gibi satılıyor! | Open Subtitles | جلست أنتظر بجانب منضدته لمدة ساعة بالأمس و كانوا يبيعونه بقدر قبضة اليد |
Biliyor musunuz. Tüm bunlar kütüphanede satılıyor. Yukarıya gidip bakmalısınız. | Open Subtitles | أنتم تعلمون , أنهم يبيعونه فى المكتبة أنتى يجب أن تحضرى واحد |
Şu milletin buram buram koktuğu ve herkesin kendi poşetini getirdiği süslü mağazalarda satılan pahalı etler gibisin. | Open Subtitles | أنت مثل هذا اللحم الغالي الذي يبيعونه في هذه المتاجر الفاخرة حيث كل شخص رائحته جميلة و يجعلونك تحضر حقائبك الخاصة |
sattıkları kurusıkılardaki kağıt dolgu olay yerinde bulunanla aynı. | Open Subtitles | الرصاص الفارغ الذي يبيعونه يستعمل نفس الحشوة كما وجدنا في مسرح الجريمة |