Kocam gitti. Oğlum gitti. Hiçbir şeyim kalmadı. | Open Subtitles | لقد رحل زوجي، ورحل ابني لم يتبقّى لديّ شئ |
Söyleyecek bir şey kalmadı. Kadının kocası patronumuz. | Open Subtitles | لم يتبقّى شيء لأقوله زوج تلك المرأة هو رئيسك |
Hepsini yaptık. - Başka tasarımız kalmadı. | Open Subtitles | لقد مارسنا بجميع الطّرق، لم يتبقّى لدينا أية أفكار |
geriye kalan kim oldukları ve ölmeden önce ne bildikleridir. | Open Subtitles | لا يتبقّى إلاّ ما كانوا عليه وما عرفوه قبل مماتهم |
Bu şey patronuna ulaşsaydı geriye parçalarından başka bir şey kalmazdı. | Open Subtitles | لو اقتربَ ذلك الشيء من رئيسك، فلن يتبقّى منه إلّا أشلاء. |
Bu fırsatı tepelerse geriye hiçbir şey kalmayacak. | Open Subtitles | لو لم ينتهزو فرصهم قريباً فلن يتبقّى شيء |
Yanında olmak istiyorum. geriye bir şeyin kalmayacak. Anladın mı? | Open Subtitles | وحين يفرغ منك لن يتبقّى منك شيئاً، أتفهمني؟ |
Bunu aldın. Senin oldu. Tek bir dövüşün daha var. | Open Subtitles | يتبقّى لك قتال واحد خُذ نفساً عميقاً |
Bunu aldın. Senin oldu. Tek bir dövüşün daha var. | Open Subtitles | يتبقّى لك قتال واحد خُذ نفساً عميقاً |
Hayır, ancak fazla zamanımız kalmadı. | Open Subtitles | كلاّ ولكن لم يتبقّى الكثير من الوقت |
Tanrı'nın yaratıkları arasında artık benim için bir şey kalmadı. | Open Subtitles | لم يتبقّى لي شيء في ملكوت الرب |
Bizimkilerden geriye pek bişey kalmadı ama... | Open Subtitles | لم يتبقّى الكثير منه وأنا أقل حجما . |
Burada benim için hiçbir şey kalmadı. | Open Subtitles | لم يتبقّى لي أيّ شيء هُنا |
Pek fazla zamanın kalmadı. | Open Subtitles | لم يتبقّى لك الكثير من الوقت. |
Eğer MS değilse geriye akıl hastalığı ve vicodin kalmış demektir. | Open Subtitles | لو لم يكن التصلّب فالاعتلال العقليّ الحاد وتسمّم الفايكودين هما ما يتبقّى |
Biraz daha yayılırsa kurtaracak bir şey kalmayacak. | Open Subtitles | لو إنتشر أكثر لن يتبقّى هُناكَ أي شيء لننقذه |
Yemekten arta bir şey kalmayacak herhalde. | Open Subtitles | يبدو أنه لن يتبقّى أيّة بقايا طعام |