"يتحتم" - Traduction Arabe en Turc

    • zorunda
        
    • zorundayım
        
    • gereken
        
    • gerekeni
        
    • gerekir
        
    • zorundasın
        
    • zorundayız
        
    • gerekecek
        
    • gerektiğini
        
    Hitler bu adada savaşı kesmek zorunda olduğunu bilmektedir, yoksa savaşı kaybedecektir. Open Subtitles هتلر يعلم أنه يتحتم عليه تحطيمنا على هذه الجزيره أو يخسر الحرب
    Kahretsin, bu işleri her defasında yağmurda yapmak zorunda mıyız? Open Subtitles اللعنة، هل يتحتم علينا القيام بهذا عند هطول كل مطر؟
    Kahretsin, bu işleri her defasında yağmurda yapmak zorunda mıyız? Open Subtitles اللعنة، هل يتحتم علينا القيام بهذا عند هطول كل مطر؟
    Vermek zorundayım. Söylediğin gibi, Peter. "Ve bunu Papa söylüyor!" Open Subtitles يتحتم علي ذلك ، كما قلت بيتر انا البابا المختل
    Yapmamız gereken ilk şeyin aynı anda tüm başkentlerde ortak bir bildiri yayınlanması elimizdeki bilginin ilân edilmesi işlenen suçun korkunçluğunun ifade edilmesi ve olanca nefretle kınanması olduğuna karar verdik. Open Subtitles وقررنا أن واحداً من الأمور التى يتحتم علينا القيام بها هو الأدلاء ببيان قوى كل من عاصمته، وفى الوقت ذاته
    Hafızasını kaybettirerek yapılması gerekeni yapması için ikna edebileceğimi umuyordum. Open Subtitles آملتلوجردتهمنذكرياته، لأمكنني إقناعه على ما يتحتم عليهِ فعله.
    Bazen hayatta oturup, cezanı bir erkek gibi çekmen gerekir. Open Subtitles بعض اللحظات في حياتك يتحتم عليك الجلوس والقبول بالعقاب كرجل
    - Olmak zorundasın. Onların elindeki tek Zaman Efendisi sensin. Open Subtitles يتحتم أن تكون من يحتاجونه، فأنت الشخص الوحيد الذي لديهم
    Bizim meslekte her ipucunu takip etmek zorundayız. Open Subtitles والدي أم هذا الرجل؟ أتعلم، أنّه يتحتم علينا من وظيفتنا، أن ندققّ بكلّ دليل.
    Raj artık Sheldon için çalışıyor, artık ona şoförlük yapmak zorunda değilim. Open Subtitles بما أن راج يعمل لدى شيلدون فلا يتحتم علي توصيله بعد الآن
    Bu hafta abur cubura para harcamak zorunda olmadığım bir lüks! Open Subtitles ذلك الأسبوع بمثابة ترفيه لن يتحتم على الدفع مقابل الوجبات الخفيفة
    zorunda kalmıyorum ki. Bence, bir beyfendi her zaman en şık haliyle olmalı. Open Subtitles لا أفعل هذا لأنه يتحتم علي يجب على الإنسان أن يبدوا بأفضل صورة
    Ağzından çıkan her kelimen kızgınmışsın gibi olmak zorunda mı? Open Subtitles هل يتحتم أنّ تبدو كلّ كلمة صادرة من فمكَ حانقة؟
    Arkadaş olmak zorunda değiliz. Ama sessiz de kalmamıza gerek yok. Open Subtitles لا يتحتم أن نكون صديقين، لكن لا يتحتم أن نظل صامتين.
    Şunu görebilirsiniz ki insanlar eğer yatak ağları için para vermek zorunda kalırsa bunun yayılma oranı gittikçe düşüyor. TED حسنا، يمكننا أن نرى أنه حينما يتحتم على الناس الدفع لأجل ناموسياتهم، نسبة انتشارها تنخفض كثيرا.
    Ama maalesef, sayın başkan, duruşmayı terk etmek zorundayım, kendi komitemin önemli bir toplantısına başkanlık etmek için. Open Subtitles و لكن هذه اللحظة يتحتم على أن أغادر الجلسة لأرأس اجتماعاً مهماً تعقده جلستى و لكن قبل رحيلى أود أن أقول الأتى
    Ama maalesef, sayın başkan, duruşmayı terk etmek zorundayım kendi komitemin önemli bir toplantısına başkanlık etmek için. Open Subtitles و لكن هذة اللحظة يتحتم على أن أغادر الجلسة لأرأس اجتماعاً مهماً تعقدة جلستى
    Ya da üçümüzün topluca çalışması gereken zamanlarda Paris'e giden bir trene atlayıveririm. Open Subtitles و بإمكاني السفر لباريس عندما يتحتم على ثلاثتنا العمل معا
    Bekle. Onu teslim almadan önce öğrenmeniz gereken bir şey var. Open Subtitles قبلأن تجبريهاعلى الأعتراف، هناك ما يتحتم أن تعرفيه.
    Biz de sana yapman gerekeni yapman için gücümüzü vereceğiz. Open Subtitles و نسلـّم قوتنا لما يتحتم عليكَ فعله. و ماذا عن ..
    Evet. İşte burada. Bazen biz doktorların bile gerçeklerle yüzleşmesi gerekir. Open Subtitles أوه ، نعم ، ها هم ، أحياناً يتحتم علينا نحن الأطباء مواجهة الواقع
    Burayı geldiğin gibi cenaze arabasının arkasında terk etmek zorundasın. Open Subtitles يتحتم عليك مغادرة المكان كما دخلته، في عربة نقل الموتى
    Sadece bu skala ile uğraşan ve insanları güvende tutmaya görevli bizler, olabilecek en kötü şeyi düşünmek zorundayız, çünkü bizim için milyonda bir şans gerçekleşmesi oldukça mümkün bir orandır. TED إلّا أنه بالنسبة لمن يتعامل مع حجم كبير، ومن يتحملون مهمّة حماية الناس، يتحتم علينا افتراض أن الأسوأ سيحدث، لأنّه بالنسبة لنا، احتمال الواحد في المليون هو احتمال جيّد جدّاً.
    Benimle başa çıkman gerekecek. - Gerçekten korktum. Open Subtitles ـ سوف يتحتم عليك مواجهتي ـ أنا خائف بالفعل
    Sana bunu asla söylemeyecekler, ama bunu bilmen gerektiğini düşünüyorum. Open Subtitles لن يخبروكِ أبدًا، لكنّي أشعر أنّه يتحتم عليك معرفة ذلك.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus