| Başta, yüksek yağış miktarı olan küçük bir tepe noktamız varken, şimdi o alan genişliyor ve artıyor. | TED | حيث كان لدينا في البداية مساحة غطاء صغير من الأمطار، هذه الغطاء يتسع الآن ويأخذ في الإرتفاع. |
| Hepimiz birden iç ine sığar mıyız ki? | Open Subtitles | هل المكان يتسع لنا جميعاً ؟ |
| Ah canım, sana o kutuya sığmaz demiştim sanırım. | Open Subtitles | عزيزي ، أظنني أخبرتك أنه لن يتسع الصندوق |
| Bazen leğenlere, dokuz ilâ on kişinin sığdığı oluyordu. | Open Subtitles | وأحيانا كان لوح خشب واحد يتسع لجثث تسعة أو عشرة أشخاص |
| Rick, ahbap. Boş ver! Dışarıda daha çok yer var. | Open Subtitles | لا تقلق بشأنه المكان يتسع خارجا أكثر من الداخل.. |
| Şuradaki çitleri kaldırıp da komşunuzun alanından kullanmadığınız sürece buraya sığması imkânsız. | Open Subtitles | مالم تكوني تخططين لأخذ السياج الذي هناك وطلب الجيران أن يتقاسموها معكِ فلن يتسع المكان |
| Partinin yapılacağı yer küçücük, hepimiz oraya sığamayız. | Open Subtitles | حسنا , انتشر خبر الحفلة في الشركة ولن يتسع لنا المطعم جميعا حسنا |
| Bunun gireceği kadar büyük bir kutuya ihtiyacımız var. Bunu aç... | Open Subtitles | نحتاج لصندوق كبير يتسع لحجم شخص يستطيع أن يشغله |
| O kutunun, kendine yeni bir denizaltı hayali kurmana yetecek kadar büyük olduğunu umarım derdim. | Open Subtitles | أرى أنه من الأفضل أن يكون الصندوق كبيراً بم يكفي كي يتسع لغواصة جديدة لك |
| Yani daha da güçleniyorlar. Yarık genişliyor ve bir şeyler gizlice gelecek. Ne yarığı? | Open Subtitles | معنى هذا أن الصدع يتسع وشئ ما يحاول العبور متسللاً |
| Nerede başladığını bilmiyorum ama buraya ulaşıyor ve genişliyor. | Open Subtitles | لا أدري أين بدايته، ولكنه يتسع بداية مِن هنا. |
| Ama güç alanı genişliyor. | Open Subtitles | ورغم هذا، فإن مجالهم للقوة يتسع -لم يكن هذا قصدنا |
| Dostum bu tünele sadece bir kişi sığar. | Open Subtitles | يتسع هذا النفق لشخص واحد |
| Kaç kişi sığar? | Open Subtitles | كم يتسع من الأشخاص؟ |
| - Oraya sığar mıyız biz? | Open Subtitles | -هل يتسع لنا المكان ؟ |
| Bunların hepsi hayatta buraya sığmaz. | Open Subtitles | من المستحيل أن يتسع كل الصناديق في الشاحنة |
| Merdiven yolu çok dar ve bu asansöre de sığmaz. | Open Subtitles | الدرج ضيق جداً والمصعد لا يتسع |
| Yani ikimizin birden küvete sığdığı zamanlardan mı bahsediyorsun? | Open Subtitles | تقصد عندما كان البانيو يتسع لكلانا؟ |
| Anlamadığım şey, adının bir butona nasıl sığdığı? | Open Subtitles | إني لا أفهم كيف يتسع حجم الزر لإسمك ! |
| Bu kasabada herkese yetecek kadar yer var. | Open Subtitles | هناك مكان يتسع للجميع في هذه المدينة |
| Brigham Young'ın, 55 karısının sığması için 2 metre boyunda 15 metre eninde bir yatağı olduğunun dedikodusu yapılıyor. | Open Subtitles | (يُشاع أن (بريغهام يونغ لديه سرير طوله 7 قدم و عرضه 96 قدم حتى يتسع زوجاته الـ 55 |
| Hepimiz tek bir kayığa sığamayız. | Open Subtitles | قاربٌ واحد لن يتسع للجميع. |
| "Bunun içine sığan şeyden neden korkacağım?" dedim kendime. | Open Subtitles | وعلمت عندئذ أن أي شيء يتسع في هذا لن يكون مخيفاً |