Daha fazlası olabilir. | Open Subtitles | ربما ينطوي الأمر على ما يجاوز ذلك. |
Hayır, ondan fazlası var. | Open Subtitles | بلى، ثمّة ما يجاوز ذلك. |
Themistocles'e şehirlerin gemilerinden fazlası lazım. | Open Subtitles | (ثيميستوكليس) سيحتاج ما يجاوز سفن مدننا. |
Belki perdeyi kaldırıp tüm hayaletleri dışarı salmaktan daha fazlasını istiyordur. | Open Subtitles | ربّما يودّ فعل ما يجاوز إسقاط الحائل وإطلاق كلّ الأشباح. |
Bu suyun gücü, ömrümden çok daha fazlasını yaşamamı sağladı. | Open Subtitles | قدرات هذه المياه سمحت لي أن أعمّر بما يجاوز عمري مليًّا. |
Ömrümden çok daha fazlasını yaşamamı sağladı. | Open Subtitles | {\pos(190,230)} وهذه المياه سمحت لي بأن أعمّر بما يجاوز عمري مليًّا. |
Atina bir koalisyon kurmaya çalışıyor. Ellerinde bir avuç gemiden fazlası yok. | Open Subtitles | (آثينا) تخطط لحشد تحالف، لن يجاوز حفنة سفن متنوّعة. |
Senin tek gördüğün yaptığımız işin kötü tarafı. Ama bundan çok daha fazlası var Brian. | Open Subtitles | ما رأيتَ سوى الوجه القبيح الخاص بعملنا، لكن هنالك ما يجاوز ذلك يا (برايان). |
Bundan çok daha fazlası var. | Open Subtitles | الأمر يجاوز ذلك. إنّما أنا... |
Teknolojiden fazlası gerekiyor bu sefer ama. | Open Subtitles | -تحتاج ما يجاوز تقنيتك هذه المرّة ! |
Görüyorsun ya, o bedene ihtiyacım vardı ve şimdi bana özürden çok daha fazlasını borçlusun. | Open Subtitles | لقد احتجت هذا الجسد، والآن تدينين لي بما يجاوز الاعتذار. |
Bizi hayatta tutmak, umuttan daha fazlasını gerektiriyor. | Open Subtitles | الحفاظ على حيواتنا يتطلّب ما يجاوز الرجاء. |