| Peki ya, bir çöpçü nasıl şans getiriyor? | Open Subtitles | حقاً ، إذاً ما الحظ الذي يجلبه رجل النفايات ؟ |
| Neden grup yemeğine "chili" götürmek istediğini anlamıyorum. Zaten herkes "chili" getiriyor. | Open Subtitles | لا أدري سبب إعدادكِ لطبق "الفلفل الأحمر" للمجموعة، وهو ما يجلبه الآخرون! |
| Yani 1985'te değiliz ama yarının ne getireceğini kim bilebilir? | Open Subtitles | بالتأكيد نحن لسنا في 1985 لكن من يعلم ما قد يجلبه المستقبل؟ |
| Güneş batmadan günün ne getireceğini kim bilir? | Open Subtitles | من يعلم ما قد يجلبه هذا اليوم قبل الغروب ؟ |
| Bükücülük'ün dünyaya getirdiği tek şey acıdır. | Open Subtitles | الشيئ الوحيد الذي يجلبه التحكم للعالم هو المعاناة |
| Sel ne getirirse getirsin. | Open Subtitles | أي شيء يجلبه التيار |
| Utanmadan cirkin yalanlar siralayinca boyle oluyor tabii. | Open Subtitles | هذا ما يمكن أن يجلبه لكِ التفوه بالأكاذيب |
| - Sıçrama kutusu mu getiriyor? | Open Subtitles | - ما الذى يجلبه , صندوق القفز؟ |
| Yarın neler getiriyor göreceğim. | Open Subtitles | سأرى ما يجلبه الغد |
| Yarın neler getiriyor göreceğim. | Open Subtitles | سأرى ما يجلبه الغد |
| Çünkü ancak Tanrı bilebilirdi geleceğin neler getireceğini kimin dost kimin düşman olacağını. | Open Subtitles | لأن الإله الوحيد يعرف ما يجلبه المستقبل والذي سيكون صديقا أو عدواً |
| Bence bekleyip, yarının ne getireceğini görelim. | Open Subtitles | لننتظر ونرى ما الذي سوف يجلبه الغد |
| Tek getirdiği Demir donanma değil. | Open Subtitles | الأسطول الحديديّ ليس كلّ ما يجلبه معه. |
| Hayır, rahip, buraya getirdiği şey fırsat. | Open Subtitles | كلا، أيها القسيس ما يجلبه هو فرصة |
| Balığı alabilirsin, ya da Hiro-san'ın şu anda getirdiği kutuyu açabilirsin! | Open Subtitles | يمكنك التمسك بالنهاش الأحمر أو يمكنك الذهاب لما هو في الصندوق (ألذي يجلبه (هيرو سان بالممر الآن! |
| - Eeee, o zaman Aldo'ya söyle o getirsin. | Open Subtitles | -هذه وظيفة (ألدو ) -اجعل (ألدو) يجلبه إذاً |
| Utanmadan yalanları sıralayınca böyle oluyor tabii. | Open Subtitles | هذا ما يمكن أن يجلبه لكِ التفوه بالأكاذيب |