Odamda birinin ya da bir şeyin olduğuna dair hiçbir kanıt yok. | Open Subtitles | لا شيئ يدل على أن أي أحد أو أي شيئ كان بغرفتي |
Seri numarası üreticiyi, bölüm numarasını ve yapıldığı yılı gösterir. | Open Subtitles | الرقم التسلسلي يدل على المصنع والسنة التي تم تصنيعه فيها |
Bu katilin Bayan French'i gafil avlamış olduğu anlamına gelir mi acaba? | Open Subtitles | هل هذا يدل على أن القاتل قد فاجأ مسز فرينتش ؟ |
Ölüm sırasında anüsü genişlemiş anüsün biraz üzerindeki çatlak cinsi münaset yaşadığını gösteriyor. | Open Subtitles | لقد إتسع الشرج أثناء القتل تمزق طفيف أعلى الشرج يدل على ممارسة جنسية |
Brandi kafasının arkasından vurulmuş. Bu da demektir ki sadece söyleneni yapıyordu. | Open Subtitles | قتل براندي في الجزء الخلفي من الرأس مما يدل على أنها تراجعت. |
Kanıtlara bakılırsa bunu yapanlar ülkemizden ve her şey Beşinci Kol'a işaret ediyor. | Open Subtitles | تشير الأدلة إلى أنّه عملٌ محليّ و كلّ شيء يدل على الرتل الخامس |
Bence bikini de büyük bir ipucu. | Open Subtitles | أعتقد أن ثوب السباحة أيضا يدل على أنها أنثى |
Doktor bana ağrının aslında bir iyileşme belirtisi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أخبرني الطبيب أن ألمك يدل على تحسنكِ, اخرج يا ساتورنو |
Bu memurlarınızdan birinin bir mahkumu kasıtsız olarak öldürdüğünü kanıtlıyor. | Open Subtitles | فإنه يدل على القتل غير العمد لسجين واحد من الضباط. |
Kocanızın donörden organ aldığına dair herhangi bir kayıt yok. | Open Subtitles | لا يوجد سِجل يدل على تسلم زوجك عضوا متبرعا به |
bazen asfaltlı, bazende taşlı yollardan geçtik, nerde olduğuma dair bir şey söyleyemem. | Open Subtitles | فى بعض الاحيان اشعر ان الطريق ممهدا, وفى البعض على زلط اسفلتى, ولكن لايوجد ما يدل على المكان. |
Bu tarz bir ağaç-tomurcuk yapısı iltihap olduğunu gösterir; bir enfeksiyon olması muhtemel. | TED | و شكل الشجرة هنا يدل على وجود إلتهاب انها مصابة بإلتهاب |
Bu kadının kişiliğinden çok etkilenmişti. Bu da onun güvenilir olduğunu gösterir. | Open Subtitles | لقد تأثر بنقاوة روحها وهذا الشيء يدل على أنه شخص طيب |
Ve bir kumrunun birinin evinin yakınında ölmesi, bu evden birinin ölümünün yakın olduğu anlamına gelir | Open Subtitles | يدل على قرب موت شخص في ذلك المنزل |
Çünkü kaza, olayda suçlu olmadığı anlamına gelir. | Open Subtitles | لإن الحادث يدل على آن هناك لا آحد ملأم |
Tüm bunlar gösteriyor ki, Bay Raj Bayan Sonia'ya tecavüze yeltenmiştir. | Open Subtitles | كل هذا يدل على أن السيد راج حاول اغتصاب السيدة سونيا |
Biraz beklenmedik olsa da, bir şekilde çocukların ebeveynlerine vermek için yaptıkları ya da okulda yapıp ailelerine verdikleri ve kendi içinde bir onur biçimi olan makarna elişine atıfta bulunuyor. | TED | اذا , هذا الشيء نوعا ما غير متوقع لكن, بطريقة ما, يدل على فن المعكرونة التي يعملها الاطفال لابائهم. او التي يعملونها في المدرسة ويعطوها لابائهم. والتي هي بحد ذاتها مشرفة |
Şimdi, bu herife bizim adımıza çalışan bütün yabancı ajanların listesini vermek, vatan hainliği demektir. | Open Subtitles | إعطاء هذا الرجل قائمة بكل عميل أجنبى فى كشوفاتنا تصرف يدل على الخيانة |
Ancak bu, terörist soruşturmalarının nasıl yürütüldüğünün anlaşılmadığına işaret ediyor. | TED | وهذا في الواقع يدل على عدم فهم لكيفيه عمل التحقيقات في حوادث الارهاب. |
Totem direği bir tür ipucu mu? | Open Subtitles | هل العمود السحري يدل على شيء ما؟ |
Herhangi bir iyileşme belirtisi yok, yani kırılmalar ölümüne yakın bir zamanda gerçekleşmiş. | Open Subtitles | لا يدل على الشفاء، و لذلك ربما حدث في وقت قريب من الموت. |
Açıkça görünüyor ki genç birinin bağımsızlığını ve özgüvenini onun yerine düşünen ve içgüdülerine inanan bir aile olduğumuzu kanıtlıyor. | Open Subtitles | حسنـــاً, من الواضح أن هذا يدل على أننا أباء ربينا شاب واثق و مستقل يفكر في نفسه |
İran boyunca, bu tür yapıların düzinelerce kalıntıları var. Üstelik Ortadoğu'nun geri kalanında ve Çin'e kadar tüm yollarda benzer kalıntılar var. | TED | توجد أنقاض للعشرات من هذه الأبنية في أرجاء إيران، وما يدل على وجود مثل هذه الأبنية في أرجاء بقية الشرق الأوسط وصولًا إلى الصين. |