Bunları bir kenara iter, işine... ve yapması gerekenlere odaklanır. | Open Subtitles | يضعها جانباً . . و يركز على ماذا ما هو عمله و يقوم بإنجازه أنا أضع إيماني في الله |
Dile mahsus evrensel özelliklere odaklanır. | Open Subtitles | إنه يركز على الخصائص العالمية المشتركة بلغة معينة |
aa, bu sabah konuştuğumda, ben ona ailesine odaklanması gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | عندما تكلمت معه هذا الصباح اخبرته ان يركز على عائلته اليوم |
Ama bunu için doğru şeylere odaklanması gerekiyor. | Open Subtitles | لكن ذلك يتطلب منه أن يركز على الجوانب الصحيحة |
Bu yanıt çözüm odaklı. İnsanların bulundukları yerde ne yapabileceklerine bakıp buna cevap veriyor. | TED | إنّه يركز على الحلول. وكثيرا ما ينظر إلى ما يمكن أن يفعله الناس وأين هم ، للرد على هذا. |
Şu anda kamuoyu, suç ortağının da aynısını yapamayacağından emin olmaya odaklanmış durumda. | Open Subtitles | و الشعب الان يركز على شريكه ف الجريمه أمالا ان لا يفعل ذلك ايضا |
Her bölge kendi kendini yönetecek, yeniden yapılanmaya odaklanacak merkezi bir yönetimin güvenle kurulacağından emin olunana dek. | Open Subtitles | لحكومة الولايات المتحدة. كل أقليم سيكون قادرًا على حكم نفسه و يركز على إعادة البناء |
RCSS bir bölgeye odaklanıyor. | Open Subtitles | أيضا , نظام الرصد و المراقبة عن بعد يركز على منطقة معينة |
İnsanlara öleceklerini söylemenin güzel yanı, önceliklerine odaklanmalarını sağlamasıdır. | Open Subtitles | أروع شئ بإخبار أحد أنه يموت هو أنه يركز على أولوياته |
Özgürlük Partisi, Danimarka'nın güzelliklerine odaklanır. | Open Subtitles | حزب الحرية يركز على الجميل في الدنمارك |
- Peter elinden geleni yapıyor ancak son günlerde erotik Noel takvimi pazarlamasına odaklanır oldu. | Open Subtitles | حسناً (بيتر) يفعل ما بوسعه لكن مؤخراً كان على ما يبدو أنه يركز على تسويق رزنامته الجنسية عن قدوم المسيح |
Neyin başarıldığına odaklanır. | Open Subtitles | بل يركز على ما قد تم انجازه |
Onları bırakıp asıl göreve odaklanması emredildi. | Open Subtitles | و أن يركز على المهمة الأساسية و قام بعصيان الأوامر |
Babanızın işine odaklanması gerek sizin de Bahar Şarkı'nıza odaklanmanız gerek ve sizi çok seviyor dedim. | Open Subtitles | قلت ان اباكما يريد ان يركز على الحصول على عمل الأن وان عليهما ان يركزا على الاستعداد لمهرجان الربيع وانه يحبهما كثيراً |
Birçok bilim insanı en basit çözüm üstünde duruyor: Amiloid plakalarının bu doyma noktasına ulaşmasını engellemek. Bu da ilaç buluşlarının büyük ölçüde, amiloid plaklarının yoğunlaşmasını önleyecek bir bileşimin bulunmasına odaklanması anlamına geliyor. | TED | يراهن العديد من العلماء على الحل الأبسط: منع صفائح الأميلويد من بلوغ نقطة التحول، مما يعني أن اكتشاف دواء يركز على تطوير مركّب يمنع أو يتخلص أو يقلل من تكوم صفيحات الأميلويد. |
Sayın Yargıç bu soruşturma onun suçlu olup olmadığı üzerine odaklı oldu. | Open Subtitles | سماحة القاضي التحقيق كان يركز على إثبات برائته |
Bu sırtlana odaklanmış... ...ve onu ele geçirecek. | TED | فهو يركز على الضبع وسوف ينال منه |
Galiba artık her polis Katie Pine'e odaklanacak. | Open Subtitles | أعتقد الآن أن الجميع سوف يركز على (كاتي باين). |
Bir hayat almanın büyük dehşetini yaşayınca insan daha küçük detaylara odaklanıyor. | Open Subtitles | العقل يركز على صغائر الأمور عندما يواجه الرعب الأكبر وهو سلب حياة انسان. |
Düşünüp gerçeklere odaklanmalarını sağlayacak bir ses. | Open Subtitles | هذا صوتُ شخص في وقت النقاشات يركز على الحقائق. |