Uzaylılarla ilgili sorularınızı cevaplamaktan mutluluk duyarım. | Open Subtitles | يسعدني أن أجيب عن أسئلتكم بخصوص المخلوق الفضائي. |
Bunu seve seve tartışabiliriz efendim... gelecek dönem bütçesini yaparken. | Open Subtitles | يسعدني أن أري ذلك، سيدي الرئيس عندما نضع الميزانية التالية |
Ergenliğe girmeden onu göreceğim için mutluyum bilirsin, şu sakarlıklar ve yalpalamalar. | Open Subtitles | يسعدني أن أتمكن من رؤيته قبل أن يبلغ الرشد ويصبح صعباً ومتقلباً. |
Biliyor musun Lilli, iyi ki senin gibi bir kızım var. | Open Subtitles | أتعلمين يا"ليلي", يسعدني أن لديّ ابنة مثلكِ |
Birbirimizi pek sevmediğimizi biliyorum ama son altı senede hayatımın büyük bir parçası oldunuz, bu yüzden gelmenizi çok isterim. | Open Subtitles | أعرف أننا لا نستلطف بعضنا البعض لكن في السنوات الست الأخيرة أصبحت جزءا كبيراً من حياتي لذا يسعدني أن تحضر |
Eski ortağımın bensiz iyi işler başardığını görmek çok güzel. | Open Subtitles | يسعدني أن أرى شريكتي السابقة ناجحة بدوني |
Birilerinin mutlu olmasına sevindim. | Open Subtitles | يسعدني أن شخصا ما سعيد ومبتهج. |
Şehrin güvenliği böyle emin ellerde olduğu için çok mutluyum. | Open Subtitles | يسعدني أن أعرف أن أمن الوطن في هذه الأيدي القادرة |
Sayın Hakim, şimdi kendisine yemin ettirebilirsiniz, ve bundan dolayı memnuniyet duyarım. | Open Subtitles | يمكنك أن تمنح القسم الان يا سيادة القاضي و يسعدني أن أقف هنا من أجله |
Bu gece, başsavcılık yarışındaki yeni adayı tanıtmaktan mutluluk duyuyorum. | Open Subtitles | والليلة يسعدني أن اعلن عن مرشح جديد على منصب محامي الولاية |
İstersen haftaya seninkileri almaktan mutluluk duyarım. | Open Subtitles | سوف يسعدني أن أصطحب أطفالك الأسبوع القادم إذا كان لديك رغبـة في هذا |
şimdi Cumartesi günü evde vereceğim partimin benim ilk havuz partim olacağını... söylemekten mutluluk duyarım. | Open Subtitles | لذلك يسعدني أن أقول إن الحفله ليلة السبت ستكون أول |
Ve ufak bir ücret karşılığında, onun adını ve adresini vermekten mutluluk duyarım. | Open Subtitles | ومقابل أجر صغير يسعدني أن أعطيك اسمه وعنوانه |
Bunu sana seve seve anlatırdım ama sanırım sen benim gibi düşünmeyeceksin,.. | Open Subtitles | .. يسعدني أن أشرح لك كيف حدث هذا ولكنني أخشى أن تتغير نظرتك لي |
Ona bakamadım, ama tam bunun içine düştüğüm için mutluyum. | Open Subtitles | لم أنظر اليها لكن يسعدني أن أنقض على هذا الشبح |
İyi ki sohbetin başını kaçırmışım. | Open Subtitles | هذه محادثة يسعدني أن فاتتني بدايتها |
Çok iyi. Tv reklamı yapmayı, tabi çok isterim. | Open Subtitles | هذا يبدو رائعاً, يسعدني أن أؤدي إعلانات تلفزيونية |
Bugün Los Angeles'ta çok güzel bir gün olduğunu söylemekten keyif duyarım. | Open Subtitles | يسعدني أن أخبركم أنّه يومٌ جميلٌ في "لوس أنجلوس" |
İkimizin de harika olmasına sevindim. | Open Subtitles | يسعدني أن كلينا يبلي جيداً |
Beni aile krizinin tam ortasına attığın için çok mutluyum neden bazı şeyleri iyice anlayana kadar biraz sakinleşmiyoruz? | Open Subtitles | أنت تعرف ماذا؟ يسعدني أن تقحمني في أزمة منتصف عمرك ، ولكن لماذا لا نهدأ الأمور |
Onu evine bırakmaktan memnuniyet duyarım bayan. | Open Subtitles | يسعدني أن أصحبها للبيت يا سيدتي |
Babamın bu olanlardan haberi olmamasından ilk kez mutluluk duyuyorum. | Open Subtitles | إنها المرة الأولى التي يسعدني أن لا يكون أبي واعياً لأي شيء |
Ve şimdi, sıradaki dansçımızı anons etmek her zaman bir zevk. | Open Subtitles | والآن يسعدني أن أقدم لكم راقصتنا التالية |
Tanıştığımıza memnun oldum, Bay Calhoun. | Open Subtitles | يسعدني أن ألتقي بكم ، السيد كالهون. |
Orada bulundum. - Seni burada gördüğüme çok sevindim. Askerler ne zaman burada olurlar? | Open Subtitles | يسعدني أن أراك هنا بعد كم سوف تكون القوات هنا؟ |
Abimle ilgili konuşabilmek beni mutlu ediyor. | Open Subtitles | يسعدني أن أتحدث عن أخي |
Size takdim etmekten şeref duyuyorum; ...işte küçük Babydoll. | Open Subtitles | يسعدني أن أقدم لكم (بيبي دول) الصغيرة |