Pek tabii ki gizli kimliğiniz silah tüccarlığı olunca yani katillerle çalışacak kadar kafadan kontak olunca azıcık delilik yapmanızın zararı olmaz. | Open Subtitles | وطبعاً عندما تكون تغطيتك أنك مورد للأسلحة مجنون بما يكفي للتعامل مع عصابات القتلة لن يضر أن يتصرف بقليل من الجنون أيضاً |
Bunca yıldır... hiç kimseye bir zararı olmadı. Canlı bir kanıtı. Birlikte yaşayabiliriz. | Open Subtitles | لم يضر أحداً, كان يعيش هادئاً لكننا لا نعيش معاً ونحترم مصير بعضنا |
Eğer sizinle oynarsa bunun size zararı olmaz, değil mi? | Open Subtitles | إذا لعب معك لفترة من الوقت فلن يضر هذا بك |
Çok fena acıyor ama tadı çok güzel. | Open Subtitles | هذا يضر سيئا للغاية , ولكن الأذواق جيدة جدا. |
acı veriyorsa, neden alışveriş yapıyoruz? | Open Subtitles | إذا كان يضر كثيرا، لماذا نحن ذاهبون للتسوق؟ |
ve karın aksine yağmur buzu eritir ve buzullarımızın sağlığına zarar verir. | TED | وعلى عكس تساقط الثلج، تساقط المطر يذوب الثلج. والذي يضر بصحة الجليد. |
Belki de bizim tarafımızda bir mafya olmasının zararı yoktur. | Open Subtitles | حسنا، ربما لن يضر أن يكون رجل عصابات في صالحنا. |
Ama korkarım ki 10 yıldır öğrettiğim bir şeyin yarardan çok zararı var ve bu stresle alakalı. | TED | ولكنني أخشى أن هناك أمرا قمت بتدريسه طوال 10 سنوات الماضية يضر أكثر مما ينفع وهو شئ له علاقة بالضغط. |
kötü eğitimin aslında yaradan çok zararı var. | TED | التعليم الضعيف يضر أكثر فى الواقع مما ينفع. |
Bak, nazik olmanın kimseye zararı yok, değil mi? | Open Subtitles | اسمع ، لا يضر أحد كون المرء يبدو لطيفاً أليس كذلك؟ |
Biliyorum ama aile dışından birileriyle konuşmasının zararı yok. | Open Subtitles | أعلم,لكن لن يضر لو كان لديه أحد ما خارج العائلة يستطيع التحدث معه |
Bu konuda çok düşündüm. Sana zararı olmayacağına karar verdim. | Open Subtitles | لقد فكرت بها واستنتجت ان الأمر لن يضر أحداً |
Evet, ve bu cehennem gibi acıyor ve bu benim fikrim, efendim. | Open Subtitles | نعم، وهذا يضر مثل الجحيم وكان فكرتي يا سيدي. |
Göt çatalımda kan var ve siz bana vurduğunuzdan yüzüm acıyor. | Open Subtitles | لقد حصلت الدم في بلدي الحمار الكراك وجهي يضر من رفاق ضربي. |
Hayır, bilemem ama Adrianna'nın kendine bunu yapması bu kadar acı veriyorsa eğer onu kaybedersen ne yapacaksın? | Open Subtitles | لا ، لا ، أنا أنا أنا لا ، ولكن إذا كان هذا يضر كي كثيرا لمشاهدة أدريانا تفعل بنفسها ذلك ثم ماذا ستفعل إذا خسرتيها؟ |
Böyle zamanlarda ailede bir komünist olması işe zarar verir. | Open Subtitles | في أوقات كهذه.. وجود شيوعيّ في العائلة يضر بالعمل |
Biraz ruj sürsen fena olmaz. Fikrimi söylüyorum. | Open Subtitles | القليل من أحمر الشفاه لن يضر إنّي أقول فحسب |
Bu gece biraz başım ağrıyor, sevgilim. | Open Subtitles | رأسي يضر بقليل، الطفل، هذه الليلة. |
Bu yüzden zor hareket ediyor. Ayrıca saçlarına ve tırnaklarına zarar veriyor. | Open Subtitles | مما جعل حركتها صعبة و يضر أيضا بالشعر و الأظافر |
Hayal kırıklıkları, ihanetler olacaktır aynı yasa dışı yapılan kolonoskopi gibi acıtır. | Open Subtitles | ستكون هناك خيبات الأمل، الخيانات، وأنا أعرف أنه يضر مثل تنظير قولون زقاق الخلفي. |
Biraz makyaj ve biraz saç yapımı, kimsenin canını acıtmaz. | Open Subtitles | قليل من التبرج، وقليل من العناية بالشعر ذلك لن يضر بأحد |
Hava Kuvvetleri personeline zararlı olacak şeyleri kovalamak için değil. | Open Subtitles | أعلم ذلك لا أن تتابعَ أيّ شئَ يضر بموظفي الجويةِ |
Sonuçta, kocanın öğrenmediği şey karısını hiç incitmez. | Open Subtitles | فبالرغم من كل شيء , فان ما لا يعرفه الزوج لا يمكن أن يضر بالزوجة |
Üstüne pislik atan kişiler her zaman seni incitmek isterler üstüne reçel atan kişilerde her zaman sana yarım etmezler. | Open Subtitles | الذي يرمي الأوساخ عليك لا يحاول دائما أن يضر بك. والناس التي تسحبك من العلقة لاتعني دائماً أنها تريد مساعدتك |
Evet, bana diyet içecek kutusu attı, 190 kalori olmasına rağmen acıtıyor. | Open Subtitles | نعم، وأنها ألقى سليم سريعة في وجهي، التي، على الرغم من أنها ليست سوى 190 سعرة حرارية، لا يزال يضر. |